Bireysel Çalışarak Başarabiliriz
Her yabancı dil öğrenmek isteyen kişi, o dilin ana dil olarak konuşulduğu ülkelerin birinde eğitim almayı düşünmüştür. Bu düşünce genelde dil öğrenmede belli bir seviyeden sonra ortaya çıkmaktadır. Bir dilde kendini ifade edebiliyor olmak dili tam manasıyla bildiğimiz anlamına gelmez. Basit, yanlış ya da duygudan yoksun cümlelerle de insan kendini ifade edebilir.
Alışveriş, ulaşım ya da günlük hayatta karşısına çıkabilecek basit sorunlarda kendini Türkçe ifade edebilen yabancı biri, Türkçe biliyor diyebilir miyiz?
Kişi taksiye bindiğinde ‘ben gitmek istiyor Taksim.’ dediği zaman biz bu dilbilgisinden yoksun cümlesinde ne demek istediğini anlar ve cevap verebiliriz. Böylece kendisi günlük yaşantısına devam edebilir. Ama kesin olan bir şey vardır ki bu kişi için Türkçe biliyor diyemeyiz. Sosyal hayattan da bir örnek vermek gerekirse kültürümüzü bilmeyen bu kişinin Türk arkadaşları ile toplandığında arkadaşlarının aralarında konuşurken kullandığı atasözü ya da deyimleri anlayamaması gayet normaldir. Mesela ‘sakla samanı gelir zamanı’ deyimini duyduğunda zamanın ve samanın anlamlarına bilmesine karşın kafasında bir yere oturtamayabilir ve anlamını çıkaramaz. Bu durum, kişinin kültürü bilmemesinden kaynaklanmaktadır. Ya da kendisine yapılabilecek bir şakadaki inceliği anlayamazsa bu, sosyal iletişiminde kopukluklara neden olacaktır. En nihayetinde kişi Türkçeyi bilmiyor sadece günü kurtarıyordur. Tüm bu bahsettiğimiz şeyleri gerçekleştirebilmenin en iyi yolu o dilin anadil olarak konuşulduğu ülkede bir süre yaşamak ya da o ülkede eğitim almaktır. Bunu yapamıyorsak bulunduğumuz ülkede kendimizi sürekli geliştirmek zorundayız.
Dilin konuşulduğu ülkede yaşamak bize ne kazandırır?
Öncelikle kendimizi o dille ve dilin kültürü ile çevrelenmiş bulacağımız için dili konuşmayı ve konuşulanı anlamayı zorunlu kılacaktır. Bir ülkede konuşulanı anlamak demek o ülkenin kültürünü ve sosyal hayatta kullanılan günlük dili de anlamak demektir. Hayatımızda, öğrenmek istediğimiz dili anadil olarak konuşan insanların olması zamanla bizim o dilde düşünüp o dilde karar vermemize olanak sağlayacaktır.
Yabancı bir dili kendi ülkemizde ya da her hangi bir yerde dilbilgisi olarak çok iyi öğrenebilir ve birçok kelime ezberleyebiliriz. Fakat sürekli önümüze çıkan ‘anlıyorum ama konuşamıyorum’ sorunuyla karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır. Bu, o dilde düşünemediğimiz ve o dilin kültürünü bilmediğimizden kaynaklanır.
Peki, yurtdışında eğitim alma fırsatı olmayan kişiler bu açığı kapatmak adına ne yapmalıdır?
Herkesin yurtdışında eğitim alma fırsatı olmayabilir. Bu demek değildir ki İngilizce öğrenmek isteyen bir Türk, Amerika’ da yaşamadan İngilizce öğrenemez. Tabi ki öğrenebilir ama kendini sadece dilbilgisini öğrenip belli kelimeleri ezberlemekle kısıtlamamalı, kendini geliştirmeli ve dil öğrenmenin süreklilik gerektirdiğini unutmamalıdır. Sürekli İngilizce kitap okumak, orijinal dilinde dizi ve film izlemek, müzik dinlemek, yabancı haber sitelerini ya da yerel gazetelerin uluslararası İngilizce yayınlarını internetten takip etmek yapabilecekleri arasındadır. Bununla beraber yazı yazma denemeleri ve bunu yaparken farklı kelimeler kullanmaya çalışmak da kişinin kelime kapasitesini artıracak çalışmalardandır. Bunun en basit ve en eğlenceli yöntemi ise günlük tutmaktır. Çünkü günlük tutarken yaşadıklarıyla beraber o gün hissettiklerini de kelimelere dökecektir.
Burada görüyoruz ki yabancı bir dil öğrenmek isteyen kişi kendini geliştirmek zorunda olduğunu, sınıfta öğretmeninden öğrendiklerinin bir temel olduğunu, dili gerçek anlamıyla öğrenmek için bireysel gelişimin ve özverili çalışmanın katkısının da yadsınamaz olduğunu asla unutmamalıdır.
Eda CİHAN
Okyanus Kolejleri Ortaokul İngilizce Ana Bölüm Başkanı
Şu an herhangi bir yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misiniz?