“Sözün özü, özün sözüdür” demiş düşünen bir insan. Sözü güzel olanın özü; özü güzel olanın sözü güzel olmaz mı?
Söz üzerine çok söz edilebilir elbette. Çünkü biz söz medeniyetinin çocuklarıyız. Özelde Türkler genelde doğu toplumlarının büyük çoğunluğu söze büyük değer vermişler. Elbette bu durumun, yazıya geç geçmek gibi özel ve bunun yanında coğrafi yaşam tarzından kaynaklı nedenleri vardır. Tüm bunlar bir yana, tarihimiz boyunca sözlü edebiyatımız yazılı edebiyatımıza galebe çalmıştır.
Kırgız bir dostumdan dinlemiştim:
Issık Göl’üncivarında gözleri âmâ bir ihtiyar yaşarmış. Bu ihtiyar zat dünyanın en uzun destanı olan Manas Destanı'nı ezbere okurmuş. Kendinden önce yüzyıllardan beri bu bir gelenekmiş. Bu geleneğin son yaşayan halkası ise işte bu aksakallı ihtiyarmış. Buna benzer destanlar tarihimiz boyunca her zaman anlatılarak binlerce yıldır dillerde ve hafızalarda yaşamıştır. Dedik ya biz söz medeniyetinin çocuklarıyız…
Anadolu'nun köylerinde okuma yazma bilmeyen ama bir cümleyle kitaplar dolusu söz eden nice ozanlarımız vardı bizim. Peki, nasıl olur da okuma yazması bile olmayan, kütüphaneler dolusu kitapları okumayan insanlarımız, bu kadar okkalı sözler edebilmişler? İşte bu yazımın başında geçen o sözün yansıması. “Özü güzel olanın sözüde güzel olur”
Evet, şimdilerde ne sözü güzel olanlara rastlayabiliyoruz ne de güzel söze kıymet verene…
Sözün değerini yitirdiği bir çağda yaşıyoruz.
Söz değerini yitireli nefret doğuyor yüreklerde, sözün gücü tükendiğinden beri savaşlar susmuyor; sözün özü tükeneli ölümler durmuyor, seven sevdiğine güzel söz söyleyemiyor…
Vee … Sesler yükselmeye başladı. Sözün değerini tüketenler, güçsüz sözlerini seslerini yükselterek güçlendirmek istedi.
Peki, ne oldu da söz medeniyetinin çocukları olan bizler söze kulak tıkar olduk, nasıl oldu da bizi biz yapan sözleri hunharca bir kenara ittik.
Bu soruya güzel bir cevap şu olsa gerek:
Öncelikle kişinin gönlünden çıkan söz sadece muhatabının gönlüne varırdı. Dudağından çıkan söz ise kulak kepçesinde asılı kalırdı. İşte biz bunu unuttuk son zamanlarda.
İkinci olarak “sözün gücü yerine güçlünün sözüne kulak verdiğimizden beri…”
Dadaloğlu sözün gücü ile mücadele ederken Aslında gücün sözüne itiraz etmiyor muydu?
Ne zaman özümüz bozuldu; İşte o zaman sözümüz bozuldu. Ve işte, özü bozuk söze, gücün sözü galip geldi. Söz medeniyeti İşte o zaman yenildi.
Muhatabının yüreğinde iz bırakacak sözlerin konuşulacağıo söz medeniyetini yeniden kurmak için çalışmalıyız. Çünkü sözün güçlü olmadığı yerde güçlü olanların gücü konuşacaktır.
Söz ola kese savaşı; söz ola bitire başı
Söz olaağulu(zehirli) aşı; yağ ile bal ede bir söz (Bizim Yunus)
Özkan TOSUN
Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Şu an herhangi bir yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misiniz?