‘’Bulunduğu dokuya işgal yoluyla, vücudun diğer organlarına ise metastaz yoluyla yayılan,sınırsız büyüme potansiyeline sahip tümör’’ şeklinde tanımlanan kanser, kısaca kontrolsüz hücre bölünmesidir.Anormal hücre çoğalması ile oluşan tümörlerin ‘’iyi huylu’’ ve ‘’kötü huylu’’ olmak üzere iki çeşidi vardır. İyi huylu tümörler yayılmayıp sadece oluştuğu yerde kalırken, kötü huylu olanlar ise başladığı yerde kalmayıp çevresindeki dokulara sıçrayarak vücuda dağılır. Bu olaya metastaz adı verilir.
Yakın zamana kadar kanserin sebebi tam olarak bilinmiyordu. Bir grup insan kanser sebebinin virüs ya da bakteri olma ihtimalini tartışırken, başka bir grup kanserin bağışıklık sisteminin yaşlanması sonucu ortaya çıktığına inanıyordu. Günümüzde teknolojinin de gelişmesiyle birlikte sağlanan ilerlemeler ve elde edilen bilimsel sonuçlar, kanserin aslında genetik bir hastalık olduğunu ortaya koydu. Çevre şartları ve beslenme alışkanlıklarının birkaç gende mutasyona sebep olmasıyla kanser hastalığının ortaya çıktığı görüldü. İnsanda yaklaşık 30 bin farklı gen bulunduğuna göre , her bir gende meydana gelen mutasyonların kansere sebep olup olmayacağı sorusu bilim adamlarını araştırmalara yöneltmiştir.
2005 yılında dünyanın en saygın kuruluşlarının başında gelen ve en iyi bilim insanlarını çatısı altında toplayan Amerikan Ulusal Bilim Akademisi’ne seçilen, Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü profesörlerinden Aziz Sancar, DNA onarım mekanizması üzerinde yaptığı çalışmalarla hem kansere neden olan genlerden bazılarını belirlemiş, hem de onarım mekanizmasının nasıl çalıştığını açıklayarak bilim dünyasına çok önemli katkılar yapmıştır.P rof. Dr. Aziz Sancar, hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde 2015 Nobel Kimya Ödülü'nü kazandı.
Kanser her ülkede, ırkta ve coğrafik alanda görülen insanlığın ortak bir sorunudur. Hastalıkların dağılımını ve seyrini inceleyen bilim insanlarının yaptığı çalışmalar sonucunda, kanser vakaları içerisinde akciğer kanserinin ilk sırada yer aldığı ve akciğer kanseri ile sigara tüketiminin paralellik gösterdiği sonucuna ulaşıldı. Tütünün tarihi 2000 yıl öncesine dayanırken, sigara hayatımıza 20. yüzyılda girmiş bir üründür. Son yüzyılda ABD ‘de tütün tüketimine baktığımızda 1960’lara kadar tüketimin arttığı, 1965 yılından itibaren yapılan uyarılarla birlikte azalmaya başladığı görülmektedir. Sigara tüketiminin en yüksek olduğu dönemler ise savaş yıllarıdır. Savaş sırasında moralleri yüksek tutmak adına askerlere sigara dağıtıldığı için önce Birinci Dünya Savaşı, sonra İkinci Dünya Savaşı ve ardından Kore Savaşı yıllarında sigara tüketiminde aşırı derecede artış gözlenmiştir. O yıllardan kalan belgelerde Kore savaşı sırasında yaşanan sigara kıtlığı nedeniyle sigaranın koz olarak kullanıldığına dair bilgiler mevcuttur.
ABD‘ de sigara içmenin akciğer kanserine sebep olduğu anlaşılınca, 1969 yılında televizyon ve radyoda sigara reklamları yasaklanmış ve bu tarihten itibaren sigara tüketimi devamlı azalma göstermiştir. ABD gibi gelişmiş ülkelerde insanların açtığı davalar sonucunda tazminat ödemek zorunda kalan ve satışları azalan sigara şirketleri, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yayılış gösterdi. Sigara içen insanların %90’ı bu kötü alışkanlığa erken yaşlarda başlamaktadır. Sağlıklı nesiller yetiştirmek adına, çocuklarımızı sigaradan korumalı ve bu sayede ülke ekonomisine de katkıda bulunmalıyız. Tüm kanser çeşitlerinin sadece %10’u kalıtsal olduğundan, doğru beslenme ve spor faaliyetleri ile bütünlenmiş, zararlı alışkanlıklardan uzak bir yaşam tarzı benimsememiz bizleri kansere karşı koruyacaktır. Kanserden uzak, sağlıklı ve uzun bir yaşam için sigaranı söndür!
Sibel Meriç
Şu an herhangi bir yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misiniz?