Hepimiz sağlıklı ve uzun ömürlü olmak isteriz. Maalesef artık bunun için daha fazla çaba sarf etmemiz gerekiyor.
Bazı kişiler, sağlıklı yaşamak veya kilo vermek adına yağı azaltılmış (diet/light) ürünleri tercih ederek en iyisini yaptığını düşünür. Fakat asıl dikkat edilmesi gerekenler, şeker ve vücuda girince şeker gibi hareket eden karbonhidratlardır.
Markette elimizi attığımız ürünlerin büyük bir çoğunluğu kimyasal koruyucu/kıvam arttırıcı ve tatlandırıcı içeriyor. Bu durum, bağışıklık sistemimizi harap ediyor ve birçok hastalığa yakalanmamıza yol açabiliyor. Çünkü insan ancak binlerce enzim, onlarca hormon dengeli bir şekilde çalıştığı zaman sağlıklı bir vücuda sahip olabiliyor. (1)
Sindirim sistemimize şeker ve nişastalı maddelerin girmesi, pankreasımızı uyararak “insülin” salgılanmasını sağlar. Bu hormon, şekerin hücre içine girerek karaciğerde saklanmasına, parçalanarak vücut tarafından kullanılmasına yardımcı olur. Normal durumda, kandaki şeker miktarı ile salgılanan insülin hormonu dengelidir. Yani, yediğimiz şeker ve nişastalı besinlerden sonra açığa çıkan şekerin bir kısmı, karaciğerimizde yedek olarak tutulur, geriye kalanı da hücrelerde parçalanarak enerjiye çevrilir. (2)
Yediğimiz ekmek ve diğer tahıl ürünleri de sindirildiğinde şekere dönüşür. Aslında gün içerisinde hiç “tatlı” tüketmesek bile; yediğimiz tahıllı ürünlerle farkında olmadan vücudumuza şeker yüklemesi yapmaktayız. Bu şekilde aldığımız şekerin zehir etkisi yaratmaması için, enerji olarak kullanılabilecek ölçüde tüketmemiz önemlidir.
Satın aldığımız ürünlerin içeriğini okumayı alışkanlık haline getirmeliyiz. Eğer aldığımız ürünün içinde glikoz-fruktoz şurubu, mısır şurubu veya aspartam gibi yapay tatlandırıcılar kullanıldıysa, bu tatlandırıcıları karaciğerimiz algılayamaz. Beynimize tokluk hissi gönderemez. Bu da insanda sürekli yemek yeme ihtiyacı uyandırır. Karaciğerimiz bu kimyasalları parçalayamadığından enerjiye dönüştüremez, bunlar yağ olarak vücudumuzda depolanır. (3)
Şeker alımının “sessiz katil” olarak adlandırılmasının temel sebebi; obeziteye yol açması değil, sebep olduğu hastalıklardır. Şeker, kanser ve diyabet başta olmak üzere, damar tıkanıklığı, pankreas hastalıkları, hormon hastalıkları, diş çürümesi, konsantrasyon kaybı, öğrenme güçlüğü, beyin ve sinir sistemi bozuklukları gibi birçok rahatsızlığa yol açabilmektedir.
Aslına bakarsanız; sağlık açısından belirleyici olan, alınan şekerin miktarıdır. Hangi türden olursa olsun, beslenmemizdeki şeker miktarının toplam yediklerimizden aldığımız enerjinin yüzde 10'unu aşmaması gerekiyor. Yani yaşa, kiloya, aktiflik durumuna göre değişmekle beraber, aldığımız şekerin ortalama olarak erkekler için günde 70 gramı, kadınlar için ise 50 gramı aşmaması gerekiyor. 50 gram şeker; üç adet meyveye, 13 tatlı kaşığı toz şekere, iki kutu meşrubata, sekiz çikolatalı bisküviye eşdeğerdir. (2)
Vücudun şeker karşısında enerji üretmesi doğal bir süreçtir. Bu yüzden, şekerli veya unlu yiyeceklerden kısa bir süre sonra kendimizi daha enerjik hissetmeye başlarız. Bilime göre, şeker heyecanı ile şeker çarpması arasında geçen süre 30 dk ya da daha az. Bu şeker heyecanı ve çarpması, aslında sizi şeker isteğine daha çok hazırlar. Yani tam bir kısır döngü... (4)
Public Health Journal'da yayınlanan çalışmada; yaklaşık 9000 kişi depresyon ile şekerli tatlı ve fast food yeme arasındaki bağı anlamak için gözlenmiş. 6 yıl sonra, daha fazla abur cubur yiyenlerde depresyon gelişme riski %40 daha fazla çıkmış. (5) Bu kısır döngüden kurtulmanın yolu elbette ölçülü, sağlıklı ve düzenli bir şekilde beslenmekten ve kan şekerini olabildiğince normal seviyelere çekebilmekten geçiyor. (6) Vücudumuza şekeri doğal yollardan almaya çalışmalıyız. Fakat meyvelerden alınsa bile, fruktozun fazla tüketilmesinin, beyni değiştirdiği ve bu durumun da davranışları olumsuz yönde etkilediği son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalarla netlik kazanmıştır.
Peki, hangi besinleri şekere alternatif olarak kullanılabiliriz?
Aslında günlük şeker ihtiyacımızı karşılamak için, meyvelerin yanı sıra, kompleks karbonhidratlardan yararlanmak daha doğrudur. Bunlar arasında bakliyat grubu başta gelmektedir. Sağlıklı beslenmek için işlenmemiş tahıl ürünleri kullanılmalıdır. Beyaz un yerine tam tahıllı unlar, beyaz şeker yerine ise, meyvelerin konsantresi olarak hazırlanan tatlandırıcılar, kuru meyveler, pekmez ve bal gibi doğal besinler kullanılabilir. Meyve tüketildiği zaman, kan şekerini hızlı yükseltmemesi için meyvenin yanında süt, ayran, yoğurt veya kepekli bisküvi önerilmektedir. (7)
Fazla şeker tüketimi, günümüzün en önemli sağlık sorunlarından birisidir. Hatta bağımlılık yaptığı için artık şekere “uyuşturucu” gözü ile bakılmaktadır. Hem sağlıklı bir bünyeye sahip olmak, hem de formumuzu korumak istiyorsak; bu konuyu ciddiye almalı ve şeker tüketimimizi sınırlandırmaya çalışmalıyız.
Sağlıklı günler diliyorum.
Esen GÜNDÜZ
Felsefe Öğretmeni
Kaynakça:
Şu an herhangi bir yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misiniz?