Sorumluluklarımız
Ebeveyn olmaktır en büyük sorumluluklarımızda biri. Etkili anne baba olabilmek için bebeğin varlığından haberdar olunan ilk an başlar; sevinç, mutluluk ve beraberinde kaygı, endişe… İyi anne-baba olabilecek miyim? Çocuğum sağlıklı doğacak mı? Ona iyi bakabilecek miyim? Mutlu bir çocuk olacak mı? Çocuğumuz doğar, büyür, emekler, yürümeye başlar; ilk kelimeler, cümleler sevincimizi devam ettirirken; sonrasında doğasının gereği olan çatışmalar, anlaşamama durumları ile 2 yaş sendromları, narsistik süreçler sürer ve bazen çözümleyemez oluruz yaşadıklarımızı. Bu devrede sorgularız davranışlarımızı, cümlelerimizi, bakışlarımızı, yüz ifadelerimizi… Ben nerede yanlış yapıyorum? Ben ne hissediyorum? Çocuğum bu çatışmaları neden yaşıyor? Çocuğum ne hissediyor?...
Hislerimiz…
Yaşam telaşımız devam ederken arka planda bıraktığımız en önemli farkındalık unsurumuzdur hislerimiz, kendimizi değerlendirme yolunda... Öğrenciyken öğretmenlerimiz değerlendirir bizleri, iş sahibi olduğumuzda işverenlerimiz, her daim ebeveynlerimiz. Peki ya biz kendi kendimizi değerlendirmez miyiz hiç? Değerlendirmeli ve hislerimizi paylaşmalıyız ki sağlıklı ruh hali içerisinde devam edebilelim yaşamımıza…
Yaşam…
Yaşam; iletişim kurmakla başlar. Aile ise üyelerinin etkileşimleri ile var olur. Her bir aile bireyinin, diğeriyle sözlü veya sözsüz iletişimle oluşturduğu bir ilişkisi bulunmaktadır. Bu sistem içerisinde her birey, kendi benlik bilincini ve kişiliğini oluşturur. Kendi ayakları üzerinde durabilen, ne istediğini bilen ve hedeflerinin doğruluğunu test edip, çabasını bu alanda yönlendiren bireyler olmanın ilk adımıdır iletişime açık olmak. Çocuğun içinde yetiştiği aile ortamı, ebeveynin tutum ve davranışları, aile içi kurulan iletişim biçimi; çocuğun yetişkinlikteki duygusal durumunu belirleyen en önemli faktörler arasında yer almaktadır. Mutlu bir çocuk yetiştirebilmenin yolu bireysel farkındalığı yüksek, mutlu bir aile olabilmekten, kurduğumuz olumlu iletişimden geçer.
Mutlu aile…
Duygu ve düşünce aktarımında açık ve net olabilmekle temeli atılabilir mutlu ailenin. Başa çıkmakta zorlandığımız problemlere empati kurarak yaklaşabilir, farklı bakış açıları ile iletişimimizi kontrol ederek hem öznel iyi oluşumuzu sağlayıp hem de problem çözümüne daha kolay ulaşabiliriz. İletişim yöntemimizdeki ufak farklılıklar ile kısa sürede aile içi güçlü bir bağ ve samimiyet sağlamak mümkün… Yeter ki farkına varabilelim hislerimizin.
İletişim “BENİMLE” başlar “SEN” , “ÖTEKİ” ve “ONLARLA” anlam kazanır.
İletişimde ben dili kullanmak…
En büyük sorumluluğumuz anne-baba olabilmek ise en önemli görevimiz de çocuğumuzu anlamaya ve ona yardımcı olmaya çalışmaktır. Etkili bir iletişim sisteminde bunu ben dili kullanımı ile kolayca sağlayabiliriz. Karşılaşılan davranış ve duruma yönelik kendimizi his aktarımları ile daha net ifade edebilir ve iletişim kazalarını minimuma indirebiliriz. Çocuğumuza “Yine mi odanı toplamadın?” dediğimizde hissettiğimiz gerginlik ve ocuğumuza yönelik suçlama, özgüveni zedeleyerek çocuğumuzun odayı toplama durumuna yönelik isteğini de azaltacaktır. Bunun yerine “Odanı toplamadığın zaman üzülüyorum” demek sana değer veriyorum, senden bu olumlu davranışı bekliyorum ve senin bunu yapabileceğini biliyorum mesajını verecektir çocuğumuza. Ben’li cümleler suçlayıcı ifadeler içermediği için hem bizde hem de çocuğumuzda rahatlama yaratır. Çocuklarımızın kendine olan güvenleri ve kendi hislerinin farkında olmalarına katkı sağlar. Davranış değişimini kolaylaştırırken, olumsuz davranışın tekrarının vereceği etkiyi içselleştirerek iç denetim oluşumunu destekler. Karşılaşılan durumların negatifliğini gizleyerek karşımızdaki bireye kendini değerli ve önemli hissettirir.
Kendini değerli ve önemli hisseden sağlıklı bir nesil dileği ile…
Nihal SANCAKTAR
Uzman Psikolog
Şu an herhangi bir yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misiniz?