Büyülü gerçekçilik kavramı özellikle yirminci yüz yılda Latin Amerika' da gelişen bir tür olarak dikkat çekmişti. Bu türün sınırları tam olarak çizilememiş ve maalesef fantastik ve gerçeküstü her romana bu tarz yakıştırılmaya çalışılmıştır.

En belirleyici unsuru gerçek ile gerçek dışı ögelerin birlikte yer alması ve bu durumun kurgu kişileri için olağan karşılanmasıdır. Mekan tamamen gerçek dünyaya ait seçilirken olaylar gerçekliğin dışına çıkarak okuru bambaşka yerlere götürür.

Büyülü gerçeklik denildiğinde dünyada akla ilk gelen isim Gabriel Garcia Marquez’dir şüphesiz. Bu başarıyı bizim edebiyatımızda benzer bir tarzla sunan da Latife Tekin'dir.

Latife Tekin 1980 dönemi yazarlarından kabul edilir. Yazar, yazın hayatının oluşmasında ve şekillenmesinde 1960 ve 1980 darbelerinin öneminin büyük olduğunu belirtiyor. Onu yazmaya iten gücün bu politik hareketliliğin, örgütlülüğün yer aldığı baskı döneminde'' bir kurtuluş çabası, şiddetten kaçma'' olarak tanımlıyor yazarımız. Ve bu şiddetli ortamda yazmanın zorluluğu üzerine onun yarattığı kurgu evreninde başarılı bir çıkış: Sevgili Arsız Ölüm.

Tekin'in ilk ve en önemli romanı sayılan Sevgili Arsız Ölüm, edebiyatımıza getirdiği yeni tarzla adından sıkça söz ettiriyor. Otobiyografik ögeler taşıyan bu roman Aktaş ailesinin köyde başlayıp kente devam eden hayıtını aktarıyor bize. Bu ailenin cinlerle haşır neşir köy hayatının, Aktaş ailesinin göçü dolayısıyla kente taşınmasına yine bu ailenin masalsı ve fantastik ögelerle kurulmuş hayatına tanık oluyoruz.

Bu hayatı yadırgamamakla birlikte kendi çocukluğumuzdan ,masallardan efsanelerden halk hikayelerinden aşina olduğumuz bir konu yakalıyor ve yazarın müthiş anlatı diliyle pekiştiriyoruz. Yazar romanda asla yapay durmayacak bir dil sunuyor bize. Karakterlerin doğallığıyla örtüşen bir dil başarısı bu.

Elif Hanife GEZEN

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni