İngilizce Neden Öğrenilemiyor?

İngilizce bilmenin gelişen dünyadan haberdar olmak, iyi bir kariyer yapmak ve yüksek standartlarda bir yaşama sahip olmak için insan hayatında büyük önem taşıdığına inanıyorum. İngilizce öğrenmek bize dünyaya açılma fırsatı sunarken, aynı zamanda kendi kültürümüzü de dünyayla paylaşma imkânı sağlamaktadır.

İngilizce 54 ülkenin ve 400 milyon kişinin ana dilidir. Yabancı dil olarak ise dünyada bir milyara yakın insan İngilizce öğrenmekte ve konuşmaktadır.

İngiltere' de yaşadığım 15 yıllık bir süreç içerisinde yabancı uyruklu birçok arkadaşım oldu. Her ülkenin farklı bir İngilizce öğrenme politikası vardır. Örneğin bazı ülkeler İngilizceyi sadece dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmek için okumaya ağırlık vererek öğrenirler. Bazı ülkelerde ise konuşma ağırlıklı, kişinin günlük hayatına rahatlıkla kendini ifade edebilip, iletişim kurabilmesi amaçlı olan bir İngilizce eğitim sistemi vardır. Bu tür ülkelerdeki ebeveynlerin iyi bir İngilizce eğitim geçmişi olması çocuğun İngilizce öğrenmesini de kolaylaştırmaktadır.

Türkiye de İngilizce öğrenimi için henüz belirlenmiş bir politikamız yoktur ve İngilizce öğretiminde çoğu zaman doğru yöntemler kullanılmamaktadır.

Yeni bir dil öğrenilmeye başlandığında beyinde yeni bir klasör açılır. Beynimizde hali hazırda olan bir Türkçe klasörü vardır. Bu klasör biz doğduğumuzda açılmış ve biz ana dilimizi konuşmayı duyarak, görerek ve hissederek öğrenmişizdir. Yazmayı ve okumayı çok daha sonra öğreniriz. 

İngilizce eğitiminde de aynı yol izlenmeli ve öğrenme küçük yaşta başlamalıdır. Çocuk önce duymayı ve düşünerek konuşmayı öğrenmelidir. Bunun içinde beynimizde açılan dil klasörünü mümkün olduğu kadar İngilizce dosyaları ile doldurmalıyız. Doğal ortamımızı kendimiz yaratmalıyız. Duyarak, görerek, resimlerle, hislerle, Türkçe değil, İngilizce düşünerek öğrenmeye çalışarak... Çocuğun henüz yazmayı ve okumayı öğrenmeden, küçük yaşta Elma resmine bakıp Apple demeyi öğrendiği gibi yani. Apple’ın yanında Elma yazısını görüp okumadan!

Benim lise öğrencilerimin çoğu İngilizceyi önce gramerden başlayarak öğrenmiş, öğrenme sürecince öğrencinin sadece kelime bilgisi, dilin yapı ve kural bilgileri test edilmiş, dolayısıyla duyma, konuşma ve kendini ifade edebilme yetenekleri gelişmemiştir. Öğrenci İngilizce konuşurken Türkçe düşünmekte, Türkçe ve İngilizce dilleri arasındaki yapı uyuşmazlığı yüzünden de konuşma yavaşlamakta ve ortaya anlamsız İngilizce ifadeler çıkmaktadır. Ayrıca öğrenilen fakat kullanılmayan gramer bilgisi ise zamanla unutulmuştur.

Çoğunlukla gramer ağırlıklı, İngilizcenin dil yapısını öğrenme geçmişi olan öğrencilerine verilen İngilizce eğitiminde sınıf ortamında öğrencinin derse katılımı yoğunlaştırılmalıdır. Öğrencilere derste sıklıkla okuma ve konuşma imkânları sağlanmalıdır. Dinleme aktiviteleriyle öğrencilerin duyma alışkanlıkları arttırılmalıdır. Yani İngilizceyi öğrencinin günlük hayatına mümkün olduğu kadar dâhil etmesi sağlanmalıdır.

Ayrıca İngilizce eğitiminde yaşanan öğrenme zorlukların aynı zamanda öğrenci kaynaklı olabileceği de çok önemlidir.

Bazı lise öğrencilerim diyor ki;

“Öğretmenim önce Üniversiteyi kazanayım, İngilizceyi sonra da öğrenirim.” – Öğrencide bulunan üşengeçlik ve erteleme İngilizce öğretimini zorlaştırmaktadır.

“Öğretmenim İngilizce benim ne işime yarayacak? Türkiye’ deyiz, Türkçe konuşuyoruz.” – Öğrenciler üniversite mezuniyeti kadar, İngilizcenin de hayati önem taşıdığının bilincinde olmadığından öğrenme yavaşlar ya da durur.

“Öğretmenim ben bu İngilizceyi konuşamıyorum.” – geçmişteki İngilizce eğitimde dinleme ve konuşma pratiklerinin yapılmaması öğrencinin isteğini azaltır ve öğrenmeyi yavaşlatır.

“Öğretmenim öğrenemiyorum çok zor.” Öğrencinin temeli sağlam değildir ve öğrencide İngilizceye duyulan bir ilgi yoksa yeni ve düzgün bir temelin oluşturulması zorlaşır.

Sonuç olarak; İngilizcenin tam olarak öğrenilebilmesi için iyi bir öğrenme politikasıyla küçük yaşta eğitime başlanmalı ve İngilizce çocuğun hayatının önemli bir parçası haline getirilmeli ve sürekli kullanılmalıdır. Dilin sadece yapı ve kuralları öğrenilmekle kalınmamalı, uygulamaya daha fazla ağırlık verilmelidir. 

Ayşegül Walther

İngilizce Öğretmeni