Okyanus Koleji - Kolej, Özel Okul, Ana okulu, ilkokul, ortaokul, Lise | Fiziğin Tarihsel Gelişimi
Fiziğin Tarihsel Gelişimi
Fiziğin Tarihsel Gelişimi

Fiziğin tarihsel gelişimine bakıldığında çok eskiden, Mezopotamya'da IÖ 3000'lerde, Sümer ve Akad uygarlıklarında su değirmenleri kullanılıyor, ağır heykeller dikiliyor, piramitler yapılıyor, zaman, uzaklık ve hız ölçümleri gerçekleştirilebiliyordu. İÖ 2500'den sonra Eski Mısır'daki uygarlıklar da mühendislik sorunlarının çözümünde fizik kurallarından yararlanmışlardı.


Fizik, İÖ 6. ve 5. yüzyıllarda Ege kıyılarında yaşayan filozofların soyutlamalarla doğayı sorgulama yöntemlerinde ortaya çıktı: Bu dünya, kaostan nasıl doğdu? Çokluğun ve çeşitliliğin kökenleri nedir? Hareket ve değişim nasıl hesaplanabilir? Bazı temel kabullerden mantıksal olarak sistematik fizik kuramlarının ilk örneği, Thales'in (İÖ 6. yy) suyu tüm varlıkların temel maddesi saymasıdır. Thales, iki temel kuvvet olarak, büzülmeye yol açan merkezcil kuvvet ile genişlemeye yol açan merkezkaç kuvveti tanımladı. 
Antik Çağ filozoflarından Herakleitos (İÖ y. 540 - y. 480), bütün nesnelerin sürekli hareket halinde olduğunu ve toplam madde miktarının sabit olduğunu öne sürerken, Empedokles
(İÖ y. 490 - 430), evrenin toprak, hava, ateş ve su dörtlüsünden oluştuğu görüşünü ortaya attı. Atom kavramının babası ise Anaksagoras (İÖ y. 500 - y. 428) oldu. Anaksagoras, tüm maddenin, "yaşamın tohumları" olarak adlandırdığı atomlardan oluştuğunu, bunların sürekli hareket ettiğini, havanın bir ağırlığı olduğunu belirtti.
İlkçağ filozoflarından Aristoteles'in düşünceleri, ortaçağdaki dünya görüşlerinin tümü üzerinde etkinliğini sürdürdü. Bilimin, felsefe ve dinin etkilerinden sıyrılıp kendine özgü bir araştırma disiplinine dönüşmesi eski çağdan hemen hemen 2 bin yıl sonra başladı. Rönesans'ın ve Reform hareketinin etkileriyle "niçin" sorusunun yerine "nasıl" sorusunun geçmesi, 16. yüzyıl içinde gündeme geldi. 
Gallei'nin mekaniğe katkılrı, Kopernikusçuluğun savunulmasıyla doğrudan ilişkiliydi. Düşen cisimlerin hızlanmalarıyla ilgilenen Galilei, serbest düşme yasasını, yani düşmede alınan yolun cismin kütlesiyle değil, geçen sürenin karesiyle orantılı olduğunu ortaya çıkardı. Bunu, eylemsizlik ilkesiyle birleştirerek, bir merminin yörüngesinin parabolik biçiminde olacağını belirledi. 17. yüzyılda Descartes, özellikle madde kavramı üzerinde durarak doğadaki tüm olayları maddeye ve harekete indirgeyen mekanikçi felsefeyi kurdu. Ayrıca çarpma ve dairesel hareket üzerine çalışmalar da yaptı.
17.yüzyılın sonunda Isaac Newton, Philosophiae Naturalis Principia Mathematica (1687; Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri) adlı yapıtında, mekaniğin temel sorunlarını çözen üç yasasını yayımladı. Bu yüzyılda hızla gelişen bir fizik dalı da optikti. Roger Bacon gibi 13. yüzyıl bilginlerinin yapıtlarını tarayan Kepler, teleskopların matematiksel incelemesini yaptı, mercekler için bir geometri kuramı geliştirdi, ışığın kırılma özelliğini açıkladı. Newton'ın beyaz ışığın bileşik ışık olduğunu ortaya çıkardığı renk kuramı ve ışığın parçacık özellikli olduğunu belirten kuramı ile Huygens'in dalga özellikli ışık kuramı optiğe en önemli katkılar oldu. Torricelli, Pascal, Von Guericke gibi bilginler, gazların basınç ve hacim ilişkilerine nicel yasalar getirdiler. 
18. ve 19. yüzyıllar bilimsel çalışmaların altın çağı olarak nitelenir. Değişen sosyoekonomik yapı var olan kuramlar içinde doğa biliminin en büyük atılımı yaparak bağımsız bir kurum halinde gelişmesine olanak sağladı. 
Elektriğe ilişkin çalışmalar, Leyden şişesinde yük birikimi sağlanmasından sonra deneysel araştırma alanına kaydı. 1787'de de Coulomb, elektrostatiğin temel yasalarını yayımladı. Galvanik ve voltaik elektriğin bulunuşuyla elektrik üreteçlerinin doğuşu, bu alandaki araştırmaların hızla gelişmesini sağladı. 1819'da Orsted, elektrik akımına eşlik eden magnetik etkiyi buldu, 1827'de Ampere elektrodinamiğin yasalarını geliştirdi. 1831'de ise Faraday elektromagnetik indüksiyonu ortaya çıkardı. 1855'ten başlayarak J. C. Maxwell'in çalışmalarıyla klasik elektromagnetizma kuramı ortaya çıktı. 
Sanayi devriminin bilim üzerindeki en açık etkisi, ısının mekanik işe dönüştürülmesine yönelik çabalardır. Carnot, Clausius, Kelvin, Helmholtz gibi bilginler, termodinamik bilim dalının gelişmesinde önemli katkılarda bulundular. Maxwell ve Boltzmann gazların kinetik kuramım geliştirerek, maddenin atom yapısının tanımlanmasına yönelik çok önemli bir adım attılar. Işığın özellikleri ve esirin varlığına ilişkin olarak 19. yüzyıl sonunda gerçekleştirilen araştırmalar ise 20. yüzyılın devrimci kuramlarına temel oluşturdu. 
20. yüzyılda fiziğin yapısını temelinden sarsan iki kuram, Max Planck'ın 1900'de öne sürdüğü kuantum kuramı ile Albert Einstein'ın 1905'te yayımladığı görelilik kuramıdır. Atomun, çekirdeğin ve temel parçacıkların bulunması, plazma fiziği ve elektroniğin hızla gelişmesi gibi deneysel ve uygulamalı atılımlar, kuramsal ve deneysel bilgilerin olağanüstü artmasının yanı sıra, fiziğin çeşitli alanlarında gerçekleştirilen eşgüdümlü araştırmalarla sağlanmaktadır.

Ezgi KALAY
Fizik Öğretmeni
Sancaktepe Kampüsü
 


  • Paylaş

Lise 2910 0 12 Haziran 2018, Salı

E-Bülten Üyeliği
Yorumunuzu Yazınız
Yorumlar

Şu an herhangi bir yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misiniz?

FORMU DOLDURUN
KAYIT VE ÜCRET İÇİN
SİZE HEMEN DÖNELİM

Arama

Kişisel Verilerin Korunması Politikası - Çerez Politikası - Çerez Ayarları