Kendini Tanı!
"Kendini tanı!" demiştir, ünlü düşünür Sokrates. Evet, belki de sağlıktan sonra en önemli ve de en gerekli şeydir kişinin kendini tanıması. Kendini tanımanın yanında içinde yaşadığı çevreyi de tanıması...
Acaba kaçımız " Ben kimim?" "Şu anda ne yaşıyorum?" "Nasıl bir yerdeyim?" "Etrafımda neler olup bitiyor?" gibi soruları kendisine yöneltiyor? Bu yönelimle kendi düşünce, duygu ve bedenini gözlemliyor? Yaşamda olup bitenlere baktığımızda öyle düşünüyorum ki birçoğumuz bu tutumdan uzağız. Hem kendimize hem de hayata karşı haksızlık etmekteyiz bu uzaklıkla. Çünkü kendimize yabancı düşmek var bunun sonunda. Daha kendimizi tam olarak tanıyamadan dalıyoruz hayata ve hayatın hemen hemen her alanında bu yabancılığın sancılarıyla karşı karşıya kalıyoruz. İşin en tuhaf tarafı da bu sancıların sebebini çoğunlukla kendimizin dışında aramamız. Oysa önce "içsel bir yolculuk" yapmak gerekir, kendimizi keşfedebilmek tanımak adına. Bu yolculukta yargılar bir kenara bırakılmalı, düşünce duyguların esiri olunmamalıdır. Yargısızca kendine odaklanabilmek... Sonrasında da içinde bulunduğun an'a, şimdiye... Ancak düşünce ve duyguları reddediş ve onlardan kaçış söz konusu değil tabiki. Olumlu ve olumsuz tüm anlık yaşantılar kabullenilmektedir.
Böylece öfke, üzüntü, kaygı ve korku gibi olumsuz yaşantılara karşı tahammül artmaktadır. Çünkü bu içsel yolculukla kişiliğin güçlü yanları ile zorlandığı yanları değerlendirilip, duygularımızı anlama ve tanıma ve bu duyguların kendi dengemiz ve diğer insanlar üzerindeki etkilerini kavrama becerileri geliştirir. İşte bu da "öz farkındalıktır".
Öz farkındalık, diğer "şey"lere olan farkındalıkla birlikte hareket eder. Çünkü kendisinin farkında olan bir kişi çevresinin de farkındadır. Öz farkındalık ne kadar artarsa tepkilerimiz üzerinde yeniden düşünebilir ve hayata karşı daha esnek olabiliriz. Mükemmellik fikrine takılıp kalmadan değişim fikrine yeniden tutunabiliriz.
Öz farkındalık ve farkındalık... İşte bu zihinsel faaliyetler sayesinde bilinç, bilinçte de algı artar. Farkındalık arttıkça anlayış da artacaktır ve hayattaki sıradan gibi görünen ama aslında o kadar da sıradan olmayan olaylar daha iyi algılanacaktır. Mesela kaç kişi o an içtiği çayın sadece tadına odaklanarak yudumluyor çayını? Yapılan bir çay içme davranışı var ancak davranışı, odaklanma haliyle bütünleştirme (yani içilen çayın tadının farkında olma hali) çoğu zaman söz konusu olamıyor. Bu örnek basit gibi görünen aslında o kadar da basit olmayan bir örnektir. Çaydan hareketle yaşamın her alanına indirgeyebiliriz bu davranış ve odaklanma arasındaki bütünleşme problemini.
Yapılan bir deneyde araştırmacılar bir odaya gizli kamera yerleştirmişler ve o odada bir süre bir öğrenci ile konuşup birazdan geleceklerini söyleyerek odayı terk etmişlerdir. Dışarıdan, öğrencinin yalnız kaldığındaki tepkilerini 5 dakika kadar gözlemlemişler. Öğrencinin bu süreç içinde bir zaman sonra kendi kendine de konuştuğu gözlemlenmiş ve yalnız kaldığında yaptığı hiçbir hareketin farkında olmadığı tespit edilmiştir. Video kayıtları daha sonra öğrencinin kendisine izletildiğinde öğrenci "Bunları ben mi yapmışım?" diyerek şaşkına dönmüştür. (Kişisel Gelişim Uzmanı Oğuzhan Korkmaz)
Farkındalık... Kendine yabancılaşmamak, yaşadığın an'a uzak düşmemek, yaşamda olup bitenin bilincinde olmak adına bir anahtar gibidir. Bu konuda bilinçlenmek ve başkalarını bilinçlendirmek insan olmanın önemli görevlerinden biridir.
SELAM
Yola çıkınca her sabah,
Bulutlara selam ver,
Taşlara, kuşlara, atlara, otlara...
İnsanlara selam ver.
Ne görürsen selam ver.
Sonra çıkarıp cebinden aynanı
Bir selam da kendine ver.
Hatırın kalmasın el gün yanında
Bu dünyada sen de varsın!
Üleştir dostluğunu varlığınla,
Bir kısmı seni de sarsın.
ÜSTÜN DÖKMEN
Önce zihnini temizle, sonra bedenini, sonra yaşadığın yeri... En sonunda dünyayı...
Semra ALGÜL
Felsefe Öğretmeni
Şu an herhangi bir yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misiniz?