Engelli İnsanları Anlamak

Birleşmiş Milletler’in rakamlarına göre dünyada 500 milyon kadar engelli insan bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından, dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birinin hayatlarında bir çeşit engelle doğrudan ya da dolaylı olarak karşı karşıya olduğu belirtilmektedir. Günlük yaşantımızda cadde ve sokaklarda çok sayıda engelli kişiyle karşılaşmamamızın nedeni engelli kişilerin mevcut olmaması değil onların dış mekan kullanımlarından yardım almadan faydalanabilmesinin yetersiz olmasıdır.

Yaşanılan konuttan tüm kamusal yaşam alanlarına ve ulaşım araçlarına kadar tüm çevresel unsurların engellilerin özellikleri ve gereksinimleri tam anlamıyla dikkate alınarak tasarlanmadığı bir gerçektir. Kentlerimizin çoğunda engelli bireylerin erişim ve ulaşım olanaklarını engelleyici pek çok unsura rastlanmaktadır. Bu engeller, engelli insanlarda işlevsel performans yetersizlikleri ve değişik problemler doğurmakta, onların yaşam kalitelerini düşürmekte, çeşitli psikolojik ve sosyal sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Hareket yeteneği sınırlanmış insanların bu ve benzeri sebeplerle yaşadıkları sınırlama daha da pekişmekte ve toplumsal yaşamdan dışlanmaya kadar gidebilmektedir. Bu sosyal sorunların çözülebilmesi için engelli bireylerin dış mekanlardaki etkinliklere erişebilmesi ve oradaki sosyal ortamlara katılabilmesi gerekmektedir.

Bizim bu durumda yapmamız gereken “özürlü” olarak tanımlanan kişilerin toplumun ayrı bir kesimi olarak niteleme yerine bütünleşmiş bir parçası olarak algılayabilmektir. Eğer herkes elinden geleni yaparak yardımda bulunursa sorunlar daha az acıtıcı hale gelecektir. 

Unutulmamalı ki herkes aslında birer engelli adayıdır. Her an kolumuzu ya da bacağımızı kaybedebiliriz. Bu sebeple kendimizi onların yerine koyarak ne hissettikleri doğrultusunda hareket edilirse eğer engellilere karşı duyarlılık da artacaktır. Çevre düzenlemeleri de ortak yaşam alanı şekline dönüşürse “Hayatı Paylaşmak İçin Engel” kalmayacak ve “Engel(siz) Toplum” oluşacaktır.

Buket AKDEMİR