Biz Türkleri diğer milletlerden ayıran özellikler iki kaynaktan gelmektedir. Bunlardan birincisi; dilimiz, tarihimiz, dinimiz, gelenek ve göreneklerimizi meydana getiren kültürümüz’dür.
Milletimizin özelliklerinin geldiği ikinci kaynak ise vatanımızı kuran, geliştiren, koruyan veyücelten düşüncede, sanat, yönetim, politika, askeri sahalarda yetişen büyük Türk evlatların Türk milletine etkileridir.
Milletimiz her devirde çok sayıda büyük adam yetiştirmiştir. Bunlardan biri de şüphesiz Yunus Emre’dir.
Türk şiir ve düşünce tarihinin ulu kişilerinden biri hiç şüphesiz Yunus Emre’dir. Yunus Emre gerek kendi çağında gerekse kendinden sonraki 700 asırlık bir zaman diliminde fikirleriyle şiirleriyle dipdiri kalmış ve kalmaya da devam etmektedir. Şiirlerini sade Türkçe ile yazmış. Bu sade Türkçe ile insanlarda duygu coşkunluğu yaratmış ve kendine özgü bir lirizmle insanları adeta büyülemiştir. Yunus Emre yaşayan ve var olan halk diliyle şiirlerini söylemiş. O devirde Karamanoğulları beyliğinin dışındaki beyliklerde özellikle de devletin resmi dilinin Farsça olduğu, Arapçanın hâkim bir dil olduğu dönemlerde Yunus Emre şiirlerini halk dili olan Türkçe ile söylemiştir. Şiirlerinde sevgi, saygı, gönül, kalp, Allah sevgisi, aşk, özellikle ilahi aşk gibi konularda sıkça söz eder. Başlıca temaları bunlardır. Gönül Yunus Emre için çok önemlidir. Çünkü gönül Yunus Emre için bir Allah yapısıdır. Kırılması onun için bir bedbahtlıktır.
Yunus Emre’deki Hümanist düşünce: Yunus Emre İslamiyetin öz değerlerinden, içinde yaşadığı bölgedeki kolonizatör Türk dervişlerinden ve sofilerden aldığı kavramlardan birleştirdiği kendine özgü bir hümanist düşüncesi vardır. Batıdaki bildiğimiz hümanist düşünce ile Yunusun hümanist yani insani düşüncesi veya insanı hedef alan düşüncesi arasında fark vardır. Batıdaki hümanist düşüncenin hedefi; insan iken, iyiliğiyle kötülüğüyle bütün sınırsız özgürlüğüyle insanı hedef almışken, beşer üstü varlıkları reddeden, hatta Allah'ı reddeden insanı hedef almışken Yunus’taki insani düşüncenin hedefi İlahi aşk veya insan Allah merkezli insandır. Yunus'ta sonuç ne olursa olsun, hangi düşünce olursa olsun bütün olarak insanı Allah’a götürmelidir. Bu yönüyle de Mevlana ile benzerlik gösterir.
YUNUS EMREDEN BİRKAÇ DİZE
“Yetmiş iki millete bir göz ile bakamayan,
Şer’in evliyasıyla hakikatte asidir”
Diyordu Yunus Emre 7 asır önce. Çevresindeki gönüllere, bütün insanlığa aynı gözle bakmak gerektiğini belirtiyordu.
Yunus Emre’nin insanı sevmesi veya hümanist bir düşünceye sahip olması insanları Yaratanının bir kapısı olarak gördüğündendir. Bu fikrini şu dizelerinde açıkça belirtiyor (2):
Çok aradım özledim, yeri göğü aradım
Çok aradım bulamadım, buldum insan içinde.
Yunus Emre Allah'ı geleneksel düşüncenin aksine gökte değil, O yaratanını veya kendi diliyle Maşuk’unu yerde arar, insanlarda arar kısaca onun yarattığı her şeyde arar:
Ben ay’ımı yerde gördüm, ne işim var gökyüzünde
Benim gözüm yerde gerek, bana rahmet yerden yağar.
İnsan “gönül” sahibidir. Gönül bütün yüceliklerin kendinde toplandığı yerdir. Gönül nazargahı ilahidir. Nihayet gönül, sevginin coşup taştığı yer olur.
Gah eserim yeller gibi gah tozarım yollar gibi,
taşkın akan seller gibi gel gör beni aşk neyledi
mısrâları Yunus Emre’deki ruh halini yansıtır.
Yine Yunus Emre’deki hümanist düşüncenin temeli insanları sevmesidir. Onun için bütün insanlık birdir. Din, dil, ırk ve cinsiyet ayırt etmez. Değil mi ki onlar birer yaratılan ve yaratan gibi yüce birisi onları yaratmış. Öyle ise insan en değerli varlıktır. Çünkü o varlık Allah'ın yaratmış olduğu ve sonuçta yine Allah'ın eseri olduğu için değerlidir. Peki o zaman hangi eser yapıcısını hatırlatmaz veya sevdirmez ki. O seçkin olsun avamdan biri olsun, Allah’a itaatkar biri veya asi biri olsun bütün insanların, insan olmaları itibariyle onun yanında değeri aynıdır. Ve bu insanlara daha doğrusu yeryüzündeki bütün insanlığa bakış açısı şöyledir.
“YARATILMIŞI SEV YARATANDAN ÖTÜRÜ”
Yunus Emre’nin Ana Gayesi:
İnsan bütün insanları sevmesi gerekir: Yedi asırdır ruhları ve gönülleri yıkamaya devam eden Yunus Emre’nin destani bir hayatı vardır. Yaptıkları, sözleri, şiirleri; dilden dile dolaşmış, gönülleri fethetmiş kendi deyimiyle “gönüller yapmış”, Anadolu’nun en buhranlı dönemlerinde gerek iç karışıklıklar gerekse Moğolların Anadolu’yu yakıp yıktıkları dönemlerde Anadolu insanına moral olmuş manevi destek olmuştur. Anadolu Türkçesini halk gönlünde yaşatmış ve sevdirmiş, Sarayın ve Medresenin Arapça ve Farsçayı ön planda tuttuğu ve muteber saydığı bir zamanda, Mevlâna’nın bile eserlerini Farsça yazdığı bir zamanda O şiirlerini Türkçe ve yaşayan halk dilinde söylemiş, halkın gönlüne seslenmiştir. Bu derece halk üzerinde etkili olmasına rağmen O; öyle büyük davasının olmadığı, O’nun gayesinin sadece ve sadece insanlar arasında sevgiyi hâkim kılmak olduğunu ifade etmiştir. Onun hedefi gönül yapmaktır. Yani gönülleri imar etmek, onları Hak aşkını barındırabilecek olgunluğa eriştirmek olduğunu şu mısralarıyla açıklar.
Kısa Bir Yorum:
Yunus Emre’nin fikirleri göz önüne alındığında bütün amacının gönül inşa etmek olduğunu görürüz. Günümüzde birçok problemin çözümü sizce Yunus Emrede değil midir? Tek amacın sevmek ve sevilmek olduğunu aşılayan bir insan her döneme etki eder. Evrensellik kazanır. Evrensel sorunlara çözüm bulur. Yunus Emre’yi sadece sıradan bir şair olarak anlatmak tarihimize ve kültürümüze hakarettir. Çocuklarımızı büyütürken Yunusu ve şiirlerini okutmak felsefesini öğretmek birçok problemin çözümü için yeterlidir. Ne diyor şair? “Yaratılmışı sev yaradandan dolayı” şart yok. Çıkar ilişkisi yok. Bütün problemlere net cevap. Başka sorusu ve sorunu olan?
Kadri ŞAHİN
Türk Dili ve Edebiyatı
Şu an herhangi bir yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misiniz?