Dil Ve Kimlik
Dili bütün özellikleriyle ifade eden bir tanım yapmak zordur. Muharrem Ergin’in dil tanımı diğer tanımlara nazaran daha kapsamlıdır: “İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıta; kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli bir anlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimai bir müessesedir.”
Dil, her şeyden önce bir anlaşma aracı olduğuna göre bu aracın özellikleri iyi bilinmeli ve buna göre kullanılmalıdır. Bir milleti ayakta tutan onun varlığını ve devamını sağlayan, milli şuuru besleyen dilin, millet hayatındaki yeri çok önemlidir. Milletimiz için çok önemli bir yere sahip olan dilimize, millet birliğini ve bütünlüğünü korumak adına sahip çıkmalı ve onu korumalıyız. Çünkü ünlü yazar Peyami Safa’nın da dediği gibi “Dilini kaybeden bir millet, her şeyini kaybetmiş demektir.”
Genel olarak yaşanan dil problemlerinin başında, yabancı sözcüklerin dilimize girip yerleşmesi görülmektedir. Dilimizde yabancı sözcük kullanımı, 10.yüzyılda yavaş yavaş başlamıştır. Zaman içerisinde Arapça ve Farsça kelime kullanımı artmış ve daha sonra buna Fransızca da eklenmiştir. Böylece Türkçenin kullanım alanı daralmıştır. Bazı aydınlar sadeleşme için çaba harcamışlar ve dilimizi yabancı sözcüklerden arındırma yoluna gitmişlerdir.
Türkçenin bugün etkisinde kaldığı yabancı dil ise ağırlıklı olarak İngilizcedir. Batı ile ilişkilerin yoğunlaşması, Türkiye’de yabancı dille eğitim-öğretim aşamasında İngilizcenin ön plana çıkması, İngilizcenin “dünya dili” olarak tanıtılması ve hatta teknolojideki büyümeyle Türkçe karşılığı bulunmayan kelimelerin dilimize girmesi yabancı kelime kullanımının artmasına sebep olmaktadır. Türk Dil Kurumu, bu konudaki çalışmalarını sürdürmektedir. Yabancı kelimelerin Türkçe karşılıklarını bularak gittikçe yaygınlaşan yabancı kelime kullanımının önüne geçmeyi hedeflemektedir.
Kitle iletişim araçlarından cadde ve sokaklara, mağaza adlarından evlerimize kadar birçok yabancı sözcük güzel dilimize yerleşmekte ve yerleşmekle kalmayıp kullanımını hızla artırmaktadır. Öyle ki günlük yaşamdaki davranışlarımıza ve ifadelerimize kadar sıçramıştır. Beğeni ya da şaşkınlığımızı “woow!” diyerek anlatıyoruz. Alışveriş yapmak için “center” lara gidiyor, biraz yorulduğumuzda ise bir “cafe” ye oturup “nescafe” mizi yudumluyoruz. Evimize gittiğimizde “Tv” de “video klip”ler izliyoruz. Bu kullanımlar dilimize bir hastalık gibi girmekte ve gün geçtikçe de dilimize yayılmaktadır.
Dilimizin yok olmaması için hep birlikte ona sahip çıkmalı ve gereken değeri vermeliyiz. Unutmayalım ki diline sahip çıkan bir millet asla yok olmayacaktır. Ünlü edebiyat tarihçisi Nihat Sami Banarlı’nın da ifade ettiği gibi “Bizim dilimiz, bir imparatorluk dilidir. Her dil imparatorluk dili olamaz. Çünkü her millet imparatorluk kuramaz.”
Rana YOZGATLIGİL
Türkçe Öğretmeni
Şu an herhangi bir yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misiniz?