Ergenlik dönemi herkesin hayatının belli bir döneminde geçirdiği biraz sarsıntılı, bazı durumlarda ise problemli bir süreçtir. Bu dönem gelişimin kazanıldığı, bireysel rollerin ve düşünce sistemlerinin keşfedilme çabasının yoğunlaştığı bir dönem olarak görülebilir.
Bu süreçte kişi çevresel uyaranlara ve tahriklere oldukça açık, hassas bir dönemden geçer. Değişim ve gelişim ihtiyacının artması nedeniyle toplumu etkileyen her türlü etken etkilerini öncelikle ergenler üzerinde gösterir. Modayı, teknolojik gelişimi, yeni, ‘trendy’ yaşam tarzlarını ilk olarak ergenler hayatlarında uygulamaya başlarlar. Böyle olunca toplum ve kültürel değişkenler ergenleri doğrudan etkiler.(Bates ve Fratkin, 2002).
Kişinin kendi içinde ve diğer aile bireyleri arasında yaşadığı tutarsızlık aile içi çatışmaları artırabildiği gibi kişide içsel çatışmaları da artırabilir. Tüm bunlar bu çatışmalara daha fazla yatkınlık taşıyan bireylerde çeşitli psikiyatrik sorunların gelişimine zemin hazırlar. İki taraf arasındaki farklar arttıkça sorunların şiddeti de artabilir. Bu çatışmalı ortamda kişi sözü edilen nedenlerle çoğu zaman aile desteğini alamamaktadır. Ayrıca, dil ve kültür farkları ve ekonomik güçlükler de çevreden, hattâ sağlık kurumlarından destek almayı zorlaştırabilir. Aile arasındaki fikir ayrılıkları sürecinde yaşanan çatışmalar aynı zamanda kişide “kimlik” bütünlüğünde çatlamalara neden olabilir. Bu etkiler sıklıkla özellikle ergenlik sürecinde yaşanan “kimlik karmaşası” ve “rol bunalımına” benzer belirtilerin ortaya çıkmasına yol açabilir. Ebeveynler, kimlik karmaşası yaşayan ergenlere ya da sınırda kişilik bozukluğu olan erişkinlere benzer şekilde “değişken ve tutarsız davranışlar”, “çatışmalı sosyal ilişkiler”, “dürtüsel davranışlar” sergileyebilirler. Sonuç olarak, ebeveynlerin ve diğer aile bireylerinin bu süreçten etkilenme düzeyleri ergenin de etkilenme şiddetinin belirleyicisi olur.
Ergenlerin en hassas olduğu nokta güç kullanarak onlar üzerinde hükmedilmeye çalışılmasıdır. Ergenler anne ve babalarından büyüdüğünü kabul etmelerini ve bu konuda tutarlı davranmalarını beklerler. Eğer aile bu şekilde davranış sergilemezse ergen kendini anlaşılmamış ve engellenmiş hisseder. Bu dönem yoğun bir eleştirme, inceleme, karşılaştırma dönemidir. Kardeşler arası,çatışma yaşanır. Kardeşlerinden onu anlamalarını büyüdüklerini fark ederek saygı göstermelerini bekler. Anne babalar ergenlik döneminde çocuklarının kendilerinden uzaklaştıklarını hissederler ve üzülürler. Aslında ailelerine her zamankinden daha fazla bağlıdırlar. Başarı ergenlik döneminde düşebilir. Nedeni dağılan ilgiyi toparlayamamak, ders çalışmak için gerekli motivasyonu sağlayamamaktır. Sürekli hayal kurmaktan, kendilerini bir konuya verememekten şikâyet ederler. Ancak nedenini anlayamazlar. Ergenler ilgi odağı olmaktan hoşlanırlar. Ergenler heyecanlı ve acelecidirler. Öğretmenlerde kişilik ve bilgi birikimine dikkat ederler.
Ergenin aynı zamanda sevilmeye, güven duymaya, takdir edilmeye, kendini değerli görmeye ihtiyacı vardır. Bunların yanında gençlerin her insan gibi fark edilmeye, yani dikkat edilmeye, hoş vakit geçirmeye, arkadaşları ile sohbet etmeye, hayal kurmaya ve müzik dinlemeye de ihtiyacı vardır. Anne ve babanın bilmesi gereken şey, her gencin bu ihtiyaçları karşılama biçiminin farklı olduğudur. Her insan, tamamen kendine has özellikleri olan ve kendinden başka kimse ile benzeşmeyen tek bir varlıktır. Gencin bu farklılığı yetişkinler tarafından saygı ile karşılanmalıdır. Çocukluk döneminden itibaren kurulmuş olan doğru ve sağlıklı aile içi iletişim, ergenlik döneminde hem anne-babanın hem de ergenin en iyi yardımcısıdır.
Şu an herhangi bir yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misiniz?