Eskilerin bir sözü var; ‘Atı suyun kenarına götürebilirsiniz; ancak ona zorla su içiremezsiniz.’Tam da ‘öğrenmek’ için söylenmiş.
Öğrenmek nedir?
Yetişkinlerin de çocukların da kendilerinden bekledikleri başarı; dikkatin dağılması, odaklanamama, çalışmaktan sıkılma gibi birçok gerekçeyle sağlanamıyorsa, öğrenmenin ne olduğunun tam olarak ‘öğrenilememiş’ olmasın bunda etkisi olabilir.
En yaygın tanımıyla öğrenmek, yeni bir bilgi ile bireyin davranışlarında kalıcı bir etki oluşturmaktır. Kavrama ve tekrar etmeyle gerçekleşir. Ancak ardında ‘istek’ öğrenmenin temel koşuludur. Bu istek tohuma benzetilebilir. Tohumun toprağa atılması, onun filiz vermesini sağlayacak koşulların sağlanması süreci isteği anlatır. Bunun sonucu öğrenmek ise kök salmış, çiçek açmış bir fidan olur.
Peki, çocuğunuzda o istek yoksa ne yapılmalı? Bilgiye duyulan sevgiyi, öğrenme isteğini çocuklarınıza nasıl aşılayabilirsiniz?
Araştırmalarda, çocuklardaki öğrenme isteğinin oluşmasında çevrenin doğal olarak en çok da ailenin etkisi olduğu görülmüştür. Çocuğun büyükleriyle iletişiminin öğrenme fırsatları sunduğunu bilerek; çocuklarıyla iletişimi yeterli olan, birlikte paylaşımda bulunan, konuşurken özellikle çocuklarının bilmediği yeni kelimeleri kullanan, çocuğun zihnini uyaran anne baba tutumu önemlidir.
Öğrenme isteğinde yeterlilik duygusu da belirleyicidir. Çocukta bu duyguyu oluştururken ebeveynlerin yaptığı yerinde ve ölçülü pekiştirmeler etkilidir. Örneğin çocuğunun öncesinde yapamadığı bir işi yaptığına tanık olmak, bir görevi öncesine göre daha iyi yerine getirdiği fark etmek, yaşına uygun sorumluluk almasına fırsat vermek ve çabasını izlemek gibi tutumlar, çocuğun yeterlilik havuzunu damla damla dolduracaktır.
Elbette buharlaşmasına da sebep olmamalı. Şöyle ki çocuk çevresi tarafından seviliyor olmasının koşulunun ‘başarması’ olduğu gibi yanlış bir inanç oluşmasın. Başarıyor olmayı sevgi ile karıştırmayan ve çocuğu başkalarıyla kıyaslamayan anne-babalar, çocuklarda hem güven duygusu hem de bilgiye karşı merak ve öğrenme hevesi oluşmasını sağlamaktadır.
Yani çocuklarınızla iletişiminizi, “Ders çalış! Kitap oku! Ödevini yap!” gibi emirler yerine, hayat müfredatını ona kazandıracak bilgilerleiletişim kurmalı. Ona sadece bakmayıp onu gören, onu bir iletişimden bahsediyoruz. Yani sevgiyle kurulan iletişim çocuklarda bilgi edinme arzusu için gereken duyguları uyandırmakta etkilidir.
Uzmanlığını Konuştursun
İzlenecek bir başka yöntem ise eğitim uzmanı Oktay Aydın’ın önerdiği‘uzmanlık alanı uygulaması’dır. Bu yöntem evde çocuğunuza, sizin için ne kadar önemli olduğuna bakmaksızın onunbelirli konu veya konularda bilgisini ve birikimlerini sergileyebileceği olanaklar sunmaktır. Bu sayede çocuğunuz bir konuda uzman gibi görünmenin itibarını tatmış olur. Onu teşvik etmek için, çocuğunuza yaşına göre uzman olacağı, bir sorun olduğunda çözümü için başvuracağınız, danışacağınız konular verirseniz ve o konuda bilir kişiolduğunu ifade ederseniz çocuğunuzda öğrenme isteğini ateşleyebilirsiniz. Örneğin çocuğunuzu ailenin tercümanı ilan ederek, yabancı dilde okumanız gereken ancak anlayamadığınız yazıları - bir haber, bir yemek tarifi, kullanma kılavuzu ve benzerleri olabilir – anlamak için çocuğunuzun bilgisine güvenip ona danışarak yardım istemek gibi. Yaşça daha küçük çocuklarda, uzmanlık rozetleri gibi görseller de kullanabilir ve motivasyonlarını daha fazla artırabilirsiniz. Yeni uzmanlık alanları seçmesi veya yönlendirmenizle bunu bir aile kültürü hailen getirebilirsiniz. Yeni uzmanlık rolleriyle farklı alanlarda ona danışırsanız, çocuğunuzun özgüvenini yükselterek birikiminin işe yaradığı duygusunu hissettirir, öğrenmeye karşı isteğini sürdürmüş olursunuz. Çocuğunuz ortaokul veya lise çağındaysa uzmanlık alanını birlikte belirler, öğretmenlerinden de yetenekleri konusunda destek alırsanız, belirlediğiniz uzmanlık alanları gerçekçi ve motive edici olacaktır.
Unutmayalım ki öğrenmenin ilk şartı; istektir. Zorlamak işe yaramayacağı gibi ilişkinize de zarar verir. Ve bu okul başarısından çok daha önemli bir meseledir.
Çocuğunuzun içinde öğrenme isteği yeşerdiğinde, isteğini karşılayacak sayısız kaynaklar, kitaplar ve öğretmenler bulabilir; ama isteği yoksa ne yığınla kitapların, kaynakların ne de onca öğreticinin bir faydası olamayacaktır. Bilginin lezzetini almış, öğrenmenin tadına varmış zihne sahip çocuklar için gelişmek bir ihtiyaç, bilgiye susamış bir öğrenci için okullar ve kitaplar bir okyanustur.
Özge DELİKAN
Okyanus Kolejleri Bahçeşehir Kampüsü PDR Öğretmeni
Şu an herhangi bir yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misiniz?