Ben Dilinin Özellikleri
Bir soruyla başlayalım: “Çocuğunuzun büyüdüğünde hangi kişilik özelliklerine sahip olmasını isterdiniz?” Sorunları çözebilen, duyarlı, başarılı, öz güvenli, gayretli, vicdanlı gibi özellikleri söylediğinizi duyar gibiyim. Bütün bu özellikler birer “sonuç”tur. Her anne baba bu özelliklerin çocuğunda olmasını ister; özellikle de “iç denetim” ve “sorumluluk” duygusunun… Peki, bu nasıl sağlanacak? Bu özellikler bir çocuğun küçük dünyasına ilmik ilmik nasıl işlenecek? Tabi ki bu geleneksel disiplin anlayışıyla olamaz. Farklı bir yol izlenilerek sağlanır.
Çocuğumuzu eğitirken hangi yöntemi kullanmalıyız. Ödül-ceza vermeden bunu başarabilir miyiz? Ödül ceza çocukta dış disiplini geliştirirken; ödül ceza içermeyen, “etkili iletişim becerileri”nin kullanıldığı bir sistemde çocukta iç disiplin gelişir. Bunun yanında “ben dili” nin varlığı da yadsınmamalıdır.
Konumuzu biraz daha açalım: Ceza korkusu yahut ödül hevesiyle ödevini yapan, yaramazlık yapmayan, odasını toplayan, kıyafetlerini temiz tutan, doğru konuşan, akıllı duran çocuk; tek başına yani kendisiyle baş başa kaldığında onu komutlandıran olmadığından yapması gerekenleri yapmaz. Bunun için her zaman dış uyarıcının varlığı aranır. Dış baskı ve hatırlatmalarla doğru insan olma modeli kısa süreliğine oluşturulur. Yani takdir edilmek veya cezadan kaçmak için anlar kurtarılır. Gösterdiği tüm doğru davranışlar içinden gelerek değil, dış etkenlerin varlığıyla yapar. İç disiplinli çocuk, kimsenin ikazına gerek duymadan doğru davranışları sergiler. Ödevin var mı? Sorusu sorulamadan başlar ödevlerini yapmaya, babası başından geçen bir olumsuzluğu anlatmasını istediğinde doğru söylüyorsun değil mi demez, ablası bir kere olsun odamızı toplarken bana yardımcı olsan diye sitem etmez. Nerede nasıl davranacağını çok iyi bilir.
İç disiplin deyip durduk hep. O tılsımlı sözcüğü (iç disiplini) çocukların yaşamlarının ana merkezine nasıl yerleştireceğiz. Bizler belirli yaklaşım ve tutumlarımızla bu süreci oluştururuz. Kendimizi otorite, çocukları da mekanik birer nesne gibi öyle yap, şöyle dur, bu kötü, şu uygun, öteki hiç iyi değil, beriki faydalı; sen bunu yaptığın için bu ödülü veriyorum, arkadaşına kötü sözler sarf ettiğin için odandan çıkamazsın dersek otorite kaynağı oluruz. Baskıyla davranışı düzenlediğimiz düşünüp gururlanırız. Halbuki şunu unutmamalıyız ki duygu ve düşünceler sadece ve sadece etkili iletişim yöntemiyle oluşturulur.
Etkili iletişim çocuğu yargılamadan, kendini çocuğun yerine koyarak, davranışı neden sergilediğinin alt yapısına inerek tüm şartlar ve durumları göz önünde tutularak değerlendirilmelidir. Çocuk deyip aman unutur deyip azarlamak, ezmek ve küstürtmek önü alınamaz yani telafisi imkansız yaraların açılmasının beşiği olur. Yani çocuktaki yanlış tutumlar, bir şekilde bizdeki yanlış davranışların bir sonucu olarak ortaya çıkar.
Etkili iletişimi bir insan bedenine benzetelim. İnsan bedeninin en önemli uzvu kalptir. Ve bu kalp de bence etkili iletişimde “ben dili”ni karşılar. Ben dili demek kişinin karşılaştığı davranış ve durum karşısında bireysel tepkisini ortaya koyması, kendi duygu ve düşüncelerini karşısındakine açıklamasıdır. Kendimizi "ben"li cümlelerle anlattığımız zaman karşımızdakini incitmemiş, fakat kendi mesajlarımızı da vermiş oluruz. Ben dili karşımızdakini savunmaya itmez, ona suçluluk hissettirmez. Gösterilen negatif duygunun nedeni anlaşıldığı için iletişim sağlıklı olur. Konuşan kişiyi rahatlatır. Karşı tarafın kabullenmesini kolaylaştırır. Tersi ifadeler ise yani sen dili ile konuşmak karşıdakine suçluluk hissettirir. Eleştirilen şey davranıştan çok kişilik olur. Karşıdaki kişi anlaşılmadığını hisseder ve karşı tarafı savunmaya iter.
İletişimde ben dili çocukların iç denetim kazanmasını sağlar. Sorumluluğu kendi üstlerine almalarını kolaylaştırır. Çocukların empati yapmasını kolaylaştırır. Suçlamalardan uzak olduğu için karşı tarafta değerlilik hissini uyandırır. Değer duygusuyla ekilmiş bir fasulye ile her gün olumsuz, başaramazsın duygusuyla taciz edilmiş bir bitki üzerine yapılmış deneyde bile bunun etkisi kanıtlanmıştır. Sen değerlisin denilen, okşanan fasulye hızla büyürken; hiçbir şeysin, ne olabilirsin ki denilmiş, ezilmiş fasulye ise çürümeye mahkum kalmıştır. Sevilme, anlama, hoş görme duygularıyla harmanlanmış çocuklar, her zaman başarı merdivenlerini koşar adım çıkar. Yetersizsin duygusunu her fırsatta duyan, hissettirilen çocuklar ise dış denetime ve yanlış davranışlar ve süreçlerin baş aktörü olma yolunda fersah fersah ilerleyecektir.
Taner BULUT
Okyanus Kolejleri İlkokul Ana Bölüm Başkanı