Çekik küçük gözler, basık burun, kısa parmaklar, kısa boyun, avuç içindeki tek çizgi, ayak parmağının diğer parmaklardan daha açık olması senin için ne kadar tanıdık bir tanım?
Parkta, okulda, sokakta, alışverişte, restaurantda, vapurda aslında her yerde bir kez de olsa karşımıza çıkmış down sendromlu özel çocuklar..
En basit tanımı ile sıradan bir insan vücudunda bulunan kromozom sayısı 46 iken down sendromlu bireylerde bu sayının 47 olmasıdır onları özel yapan. Down sendromu tedavi edilmesi gereken bir hastalık değil genetik bir farklılıktır.
Toplum olarak bu özel çocuklara ve onlara sahip ebeveynlere neler hissettirdiklerimizin farkında mıyız?
Mesela hiç düşünmeden çocukların yanında ebeveynlerini soru yağmuruna tutmalarımız yok mu?
Konuşuyor mu? Okula gidiyor mu? Okumayı öğrendi mi? bla bla..
Toplum olarak teselli cümlesi kurmayı da çok severiz. Belki de en çok kullanılan ama hiç teselli etmeyenide ''Bak daha kötüleri de var ya öyle olsaydı.''
Ve o son nokta, acıyarak baktığımız birkaç saniyeden sonra kafayı çevirip unutuyoruz. Peki ya ''O'' ne hissediyor? Utanma, eksiklik, kızgınlık, kırgınlık..
Zihinsel engelli olmak duygusal engelli olmak değildir. Down sendromlu bireyler de cinsel kimlikleri bulunan, ergenlik bunalımı yaşayan, aşık olan, kalbi kırılan, müzik dinleyen, dans eden bireylerdir.
Anne ve baba özel bir çocuğa sahip olmanın verdiği endişeleri zaten fazlasıyla yaşıyor. Gelecek kaygısı, çocuklar için verdikleri uğraşlar, sıkıntılar, moral bozuklukları.. Ve bizim onların hayatlarını daha da zorlaştırmaya ne hakkımız var?
Beni etkileyen bir gözlemimi paylaşmak istiyorum.
Böyle özel bir çocuğa sahip anne ve baba kızlarını 'kaynaştırma öğrencisi' adı altında ilkokula kaydını yaptırmışlardır. Yeni okul yeni arkadaşlar yeni heyecanlar içinde okul açıldığı ilk gün hevesle okula gitmiştir. Peki ya sonra?
Sınıf öğretmeni bu çocuğu gördüğünde daha yüzüne bile bakmadan ''benim sınıfım da böyle bir öğrenci olamaz'' diye tepki göstermiştir. Sevgi dolu heyecanlı çocuk neler hissetti hayalleri bir anda yerle bir oldu, okuldan soğudu, gitmek istemedi, belki evden bile çıkmak ona çok ağır geldi.
Karşımıza çıkan özel bireylere bu şekilde davranmaya ne hakkımız var? Kendimizde nereden buluyoruz bu cesareti? Konuşmaya gelince 'mangalda kül bırakmayız' toplum olarak, iş davranışa gelince çoğumuz sınıfta kalırız.
Biraz farkındalık biraz farkındalık..
''21 Mart Down Sendromu Farkındalık Günü''
Yasemin ÇELİKBAŞ
Kimya ÖĞRETMENİ
Şu an herhangi bir yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misiniz?