Okyanus Koleji - Kolej, Özel Okul, Ana okulu, ilkokul, ortaokul, Lise | Bir Çevre Etiği Yansıması :Felsefenin Farkında Olma - Farkında Olmanın Felsefesi
Bir Çevre Etiği Yansıması :Felsefenin Farkında Olma - Farkında Olmanın Felsefesi
Bir Çevre Etiği Yansıması :Felsefenin Farkında Olma - Farkında Olmanın Felsefesi

Aldo Leopold, geçtiğimiz yüzyılın en önemli doğa felsefecilerinden biri ve hatta en önemlisi birçoğuna ilham kaynağı olması, toprak etiğini güncel kavramlarla dile getirilmesinin sonucudur denilebilir.


Kendi yaşamı içerisindeki olayları gözlem ve çözümleme yeteneği onu doğa ve insan arasında ilişki kurmada da başarılı kılmıştır. Leopold, "Bir eylem biyoetik topluluğun bütünlüğünü, dengesini ve güzelliğini koruduğunda doğru, aksi takdirde yanlış bir eylemdir" diyerek, bir anlamda eylemlerin erdeme dönüşmesinin gerekliliğini akla getirecek düşüncelerin yolunu açmıştır. Hatta onun, "toprağın bir topluluk oluşu, ekolojinin temel kavramıdır ancak sevilmesi ve sayılması etiğin uzantısıdır" ifadesi, etik felsefe ile doğa arasında derin bir bağa işaret etmektedir.

Burada belki de "felsefenin toplum yaşamında var olması" ve "doğa ile insan arasındaki ilişki" için bir ölçekten bahsetmek yerinde olacaktır. Bu ölçek, biyotik topluluğun insanla ilişkisini en genel çerçevede ele alan, çevre etiğidir.

Russell, "felsefenin incelenmesi bir değer taşıyorsa bu, onu inceleyenlerin yaşamına olan etkileri üzerinden dolaylı olarak yapılmalıdır. Bu sebeple felsefenin değeri öncelikle işte bu etkilerde aranmalıdır" derken, felsefenin toplumda var oluşunun gerekçesine odaklanıp, bireylerin gözlemleyebilecekleri ve değerlendirebilecekleri olaylar üzerinden güncellenebilir ve işler bir davranış biçimi gelişimine doğru yol almanın önemini vurgulamak gereklidir. Bu anlamda Jardins'in Çevre Etiği kitabındaki "etik, ne yapmamız, nasıl davranmamız, ne tür insanlar olmamız gerektiğini belirleyebilmek için geçmiş yaşantılarımızı bilinçli olarak bugüne yansıtmamızı gerekli kılar" ifadesi de olayları bir geçmiş, bugün ve gelecek ekseninde değerlendirmeye ışık tutacaktır.

Leopold, doğa felsefesi üzerine keşiflerini ve çıkarımlarını tıpkı Russell'ın dediği gibi, kendi yaşamına olan etkileri üzerinden ve tarihsel süreçleri dikkate alarak yapmıştır. Dağ gibi düşünmek adlı ünlü söylemini, "doğaya tarihsel açıdan değil de sadece günün verileriyle bakılmış olsa, ekosistemde meydana gelen bozulma anlaşılmaz" cümlesiyle özetlemiştir. Arkadaşlarıyla çıktığı bir kurt avında, vurduğu yaşlı kurdun gözündeki yeşil alevin söndüğünü görüşünü betimlerken, bu olay ona asıl bilgenin ve bütün hikâyeyi bilenin o kurdun yaşadığı dağ olduğunu anlatan bir dönüm noktası olmuştur.

Felsefenin toplumla ilişkisinin kurulması için belki de doğadaki bozulmalar ve insanın gezegenin yaşamsal varlığı üzerindeki yıkıcı baskılarına olan tepkisini yönlü bir fayda sağlayabilir. Burada "felsefeye neden ihtiyaç duyarız?" sorusu ile "felsefeyi toplum yaşamında işlev haline dönüştürecek araç nedir?" sorusu, bir yerinden içine girmemiz gerekli bir döngüyü de ifade ediyor olabilir. Aristoteles, "tabiatın her alanı muhteşemdir" derken, bu dünyadaki sıradışı olayların insanı hayrete düşüren çeşitliliğini gözlemlemenin önemini fark etti ve felsefe tarihinde matematiği bir bilgi paradigması olarak gören Platon'un karşısında bu argümanla yer almıştır. Aristoteles'e göre, bir bitki ya da hayvanı kendisi yapan şey, yapıldığı madde değil, aynı zamanda bu maddenin parçalarının düzenlenmesidir. Farklı meşe ağaçları aynı maddeden yapıldıkları ya da tam aksine meşe "Form"u taşıdıkları için değildir, bunun sebebi ortak bir yapıyı paylaşmalarıdır.

Bir anlamda Leopold'ün dağ gibi düşünmek söylemi de kurtları yalnızca bir kurt değil, hafızası yaşadığı dağın belleğinde saklı olan bir "Form" tanımlamasıdır.

Geçmişten bu güne dek felsefeciler, toplumların ve doğanın sunduğu olaylar üzerinden felsefe kuramlarını geliştirecekleri gözlemleri yapmışlardır. Bu gözlem ve değerlendirmelerin sonuç ve gerekçelerini toplumun içselleştirdiği yani neden sonuç ilişkilerine dayalı, bireyi kabullerden düşünme becerilerine götüren bir yaklaşım Leopold'ün söylemindeki gibi, daha kalıcı ve doğru bir eylem olacaktır. Bireylerin kendi hayatları içerisinde gözlemleyebilecekleri, uygulayabilecekleri ve alışkanlık haline getirebilecekleri en güzel mecraların başında doğa gelmektedir. Doğada olup biteni keşfetmek, onunla kendi hayatı arasındaki çevresel etik ilişkiyi sorgulamak ve tanımlamak, davranış biçimi geliştirmesinde yardımcı olacaktır. Bu da felsefenin temel yaklaşımlarını daha açık anlamasına yol açacağı gibi, çözümleme yeteneğinin gelişmesi sayesinde çevre etiği açısından olumlu davranışlar ve bireysel iletişim becerilerinin gelişimi kazanımına fırsat oluşturacaktır.

Çevre etiği, bireylerin felsefenin aslında hayatımızda nasıl bir gerçeklik olduğunu görmelerini sağlayacaktır. Bu da erdemli bireyler olmaları ve bunu fark ederek, bilerek yaşamalarını sağlayacaktır. İnsanlığı sonraki asırlara taşıyacak en önemli değer budur belki de. Çünkü yeryüzü üzerinde buz çağlarından, kıtaların ayrılması gibi büyük olaylardan sonra belki de ilk kez insan zihni hepsinin üzerinde bir dönüştürücü rol oynamaktadır. Binlerce, milyonlarca yıl alan yeryüzündeki değişiklikler, insanların geliştirdiği teknoloji ile bir günde, ancak bu kez geri dönüşsüz biçimde oluşmaktadır. Sonuçta çevre etiği felsefesi, hem öğretilerimiz açısından kavranabilir ve zihinde canlandırılabilir öğeler içermekte, hem de acil bir ihtiyaca bir yandan değer sunabilmektedir.

Thoreau'nun şu anlatımı ile yazıyı sonlandırmanın, bu konuyu masalsı bir dille pekiştireceğini düşünüyorum:

"Bazen en tatlı ve en cana yakın, en masum ve en cesaretlendirici toplumun doğal olanda bulunabileceğini gördüm... Bir defa dışında kendimi hiç yalnız hissetmedim. O da ormana geldikten birkaç hafta sonra, bir saat boyunca, yakınlarda oturan bir komşunun huzurlu ve sağlıklı bir yaşam için gerekli olup olmadığını düşündüğüm sırada oldu. Ben bu düşüncelere hafif çiseleyen bir yağmurda dalıp gitmişken birdenbire doğada, yağmur damlalarının dökülüşünde ve evimin etrafındaki her ses ve görüntüde, tatlı ve yararlı bir toplumun farkına vardım; sonsuz ve tarif edemeyeceğim bir arkadaşlık bütün benliğimi kapladı, ve insanların komşuluğunun süslü avantajlarını önemsizleştirdi, onları bir daha düşünmedim. Her bir küçük çam ağacı iğnesi sempatiyle büyüyerek beni kendine arkadaş etti. Vahşi ve kasvetli diye nitelendirmeye alışkın olduğumuz manzaralarda bile bana akraba olan bir şeylerin belirgin bir şekilde farkına vardım."

 

Eda GÜNER

Felsefe Öğretmeni

 

KAYNAKÇA

Çevre Etiği- Joseph R. Des Jardins- İmge Kitabevi-2006

Edebiyat ve Toprak Etiği-Ufuk Özdağ- Ürün Yayınları-2005

Felsefe- Stephen Law- İnkılap Yayınevi


  • Paylaş

Lise 1383 0 02 Nisan 2019, Salı

E-Bülten Üyeliği
Yorumunuzu Yazınız
Yorumlar

Şu an herhangi bir yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misiniz?

FORMU DOLDURUN
KAYIT VE ÜCRET İÇİN
SİZE HEMEN DÖNELİM

Arama

Kişisel Verilerin Korunması Politikası - Çerez Politikası - Çerez Ayarları