Hangisi daha önemlidir?
Cumhuriyetimizin tarihi boyunca önemli günler ve tarihi şahsiyetler anma ve kutlama törenleriyle yad edilegelmiştir. Gün geçmez ki ülkemizde önemli bir günün kutlaması yapılmasın ya da tarihi bir şahsiyet anılmasın. Neticede malzeme bol, tarihimiz çok zengin.
Hatırlamak?
Evet, 23 Nisan'da TBMM'nin kuruluşunu hatırlayalım her yıl döngüsünde çeşitli etkinlikler ve gösterilerle.
Anmak?
Her yıl analım Cumhurbaşkanlarımızı, hakanlarımızı, önderlerimizi, liderlerimizi... Şöyle büyük liderdi böyle büyük insandı. Şurada doğdu, şurada büyüdü, ana adı ...
Ama şunu hiç düşündük mü?
Binlerce yıllk tarih şeridimizde kalbimizin durmaya yüz tuttuğu, nefes almakta zorlandığımız, yaşam belirtilerinin yok olmaya başladığı ve yaşam çizgimizin tek bir doğru haline geldiği dönemlerde milletimizin kalbine şok etkisi vererek yeniden yaşama dönderen ve yeniden tarihsel amacını milletimize anlatan o kimseler, aynı zamanda tarihin kendilerine yüklemiş oldukları bu görevleri hakkıyla yerine getirirken acaba anılmak mı istediler yıllar boyu?
Gerçekten tarih bunun için mi yazılırdı? Tarihi biz analım diye mi yazdılar?
Biz tarih okuyanlar, işte bu yüzden tarihi ve onu yazan şahsiyetleri anmaktan çok anlamakla sorumluyuz...
Doğrusuyla, yanlışıyla, her yönüyle tarihimiz çok büyük ve kesintisiz. Büyük medeniyetler kurmuşuz, büyük medeniyetlere komşu olmuşuz, nice medeniyetleri etkilemişiz her alanda. Böyle büyük bir birikime sahibiz. Sahibiz ama bu tarihsel birikimi ne kadar anlıyoruz? Anlamaktan bahsediyorum. Kimimizin hiç yapamadığı kimimizin ise fark bile edemediği...
Ülkemizde herkes bir miktar tarih bilgisine sahiptir aslında. Ama tarih bilinci için aynı şeyleri söylemek zor. Hatta iyi tarih okuyucularımız da vardır. Fakat okuyanlarımız dahi tarihi anlamaktan çok ötedeler.
Evet, anmak mı anlamak mı?
Anlam veremediğimiz şeyleri her yıl anmak ne kadar anlamlı (!) ise anılan şeyleri anlamamak da bir o kadar anlamlı. (!)
İlber Ortaylı Hoca'nın dillere pelesenk olan bir sözü vardı ya hani: Çok cahilsiniz!
Bu sözün cahiller nazarında ayrı bir yeri vardır. Sözün muhataplarından birisi kesinlikle bu satırların yazarıdır. Çünkü yıllarca tarihi anlamak yerine anmayı yeğleyerek aslında fazlasıyla hak etmişim bu sözü.
Tamam ama neden anlamayız biz tarihi? Sadece anmak yetiyor mu bizi mutlu etmeye? Mutluluk cehaletten mi yoksa?
Bu işin sırrı tarih bilimi adına yapılan çok basit bir hatadan geçer: Anakronizm.
Nedir peki anakronizm?
Özgün bir ifadeyle bugünün kafasıyla geçmişi okumaya, geçmişin kafasıyla ise bugünleri okumaya çalışmanın adıdır.
İşte tarihi anlamak yerine, sürekli anılan bir ritüel haline getirmenin en önemli nedeni.
Şunu unutmamak gerekir ki:
Her yüzyılda büyük başarılar sergileyen tarihi şahsiyetlerimizin başarılarının altında yatan gerçeğin, maziyi (geçmişi) ve hâli (bugünü) çok iyi anlamak ve istikbâle (geleceğe) güven ile bakmak olduğundan şüphe duymuyorum.
Özkan TOSUN
Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Şu an herhangi bir yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misiniz?