Bahçeşehir / Esenkent Okyanus Koleji, Anadolu Lisesi | Haber | Prof. Dr. Betül Çotuksöken ile Söyleşi
Prof. Dr. Betül Çotuksöken ile Söyleşi Prof. Dr. Betül Çotuksöken ile Söyleşi
  • Paylaş
Bahçeşehir Kampüsü Felsefe Kulübü öğrencileri, Felsefe Profesörü Betül ÇOTUKSÖKEN ile söyleşi yaptılar.

Bahçeşehir Kampüsü Felsefe Kulübü öğrencileri, Felsefe Profesörü Betül ÇOTUKSÖKEN’le, Türkiye‘de felsefe eğitiminin yeri ve önemi, liselerde felsefe eğitimi konulu bir söyleşi gerçekleştirdiler.

 

Pelin ERYİĞİT : Türkiye‘de felsefe eğitimini yeterli buluyor musunuz ?

Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN : Üniversiteler açısından baktığımız zaman, çok sayıda üniversitede felsefe öğretimi yapıldığını görüyoruz. Bize gelen öğrencilerden aldığım geri bildirimler ile lise felsefe eğitiminin sıkıntılı olduğunu söyleyebilirim. Okul dışında, toplumun felsefeye bakışıyla ilgili bir şey söylemem gerekirse, okur-yazar kesiminin felsefeye daha çok değer verdiğini görüyorum. Okul eğitiminden pay almamış toplum kesimlerinin felsefenin farkında olmadığını görebiliyorum. Siyasi güçlerin, siyasette payı olan karar vericilerin felsefeyi önemsemeleri gerekir. Örneğin felsefeciler çok iyi danışmanlık yapabilirler. Politikacıların, danışmanlarını iyi felsefecilerden seçmeleri gerekir. Kamu hayatını, devleti taşıyanlar örnek kişilerdir. Toplum onları örnek alır. Bu nedenle felsefeyi ve felsefe eğitimini önemsemeleri gerekir.

Pelin ERYİĞİT: Felsefe eğitiminden beklentilerinize yanıt alabiliyor musunuz ?

 

Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN: Deneyimlerim felsefe eğitimi alanların çok farklı alanlarda çalışabildiklerini gösteriyor. Bunun iyi örnekleri var. Felsefe mezunu olup bankacılıkta en üst noktalara gelen kişiler var. Öğretmenlik, yazarlık yapanlar, basın yayın kuruluşlarında çalışanlar var. Kendini iyi yetiştirmiş felsefe bölümü mezunlarının ne olursa olsun başarılı olduklarını görüyoruz.

 

Pelin ERYİĞİT: Felsefe eğitimindeki anadil ve yabancı dil ikilemi hakkında ne düşünüyorsunuz ?

Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN: Felsefe dil ile yapılan bir etkinliktir. Anadil burada çok önemli. Resmi diller genellikle o ülkede yaşayan insanların büyük bir kısmının ana dilidir. Son yıllarda üniversitelerde yabancı dille eğitim yapıldığına tanık oluyoruz. Bu durumun sıkıntıları olduğunu düşünüyorum. Çünkü o dillere hakimiyetin ne ölçüde olduğunu bilemeyiz. Felsefe gibi dilin tamamıyla kullanıldığı bir bilgi alanında herkesin en güçlü olduğu dilde bunu yapması gerekir. Türkiye‘de Türkçe felsefe yapılması gerekir. Çünkü Türkçe çok büyük bir kesimin anadilidir ve Türkiye’nin resmi dilidir ve bilim yapmada, felsefe yapmada oldukça mesafe katetmiş bir dildir. Elbette daha da gelişmesi gerekir; bu da Türkçenin sürekli olarak kullanımıyla ilgilidir. Ama dil bizim için sadece bir araçsa her dilde yapılabilir. Gençlerimiz yabancı dillerin rüzgarına sadece kapılmamalı. O dillerde de felsefe adına neler ortaya koyulduğu görülmeli.

Pelin ERYİĞİT: Çevirisi olmayan felsefe kitapları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN: Temel kitapların Türkçeye aktarılması lazım. Bu konuda geç kalınmışlıklar olsa da bundan 30-40 yıl öncesine göre çok daha iyi durumdayız. Özel yayınevleri epeyce felsefe eserini Türkçeye kazandırdılar. Bu bağlamda yapılacak işler, bir devlet politikası olarak ele alınmalı. Bunun dışında, özellikle Kültür Bakanlığı Türkçede kaleme alınmış önemli eserleri yabancı dillere çevirmeli.

Pelin ERYİĞİT: Lise felsefe kitaplarını yeterli buluyor musunuz?

Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN: En sıkıntılı olduğumuz konulardan bir tanesi bu. Müfredatın daha iyi olmasını bekliyoruz, ama beklediğimiz gibi olmuyor. Son yıllardaki müfredat çalışmalarında yapılandırmacılığa uygun bir içerik var. Daha iyisi, daha doğruları gerçekleştirilebilir elbette müfredatın. Açıkçası yeterli bulmuyorum.

Pelin ERYİĞİT: Felsefe eğitimine 11. Sınıfta başlamanın zorlukları olduğunu düşünüyoruz. Sizce felsefe eğitimi kaçıncı sınıfta başlamalı?

Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN: Diğer alanlarda yeteri kadar bilginiz varsa eğer felsefe eğitimi almaya hazırsınız demektir. Çeşitli insan ve toplum bilimleriyle ilgili yeterli donanımınız varsa 11. Sınıfta bunlar size ağır gelmeyecektir. Burada öğretmenin kolaylaştırıcılığı son derece önemli. 2006 yılından beri devreye sokulmaya çalışılan, her öğrencinin pay alamadığı Düşünme Eğitimi diye bir ders var. 2004 yılında Milli Eğitim Bakanlığıyla Türkiye Felsefe Kurumu olarak yaptığımız çalışmada Çocuklar İçin Felsefe dersinin olması konusunda çalışmalar yapmış ve bu dersin sınırlarını çizmeye çalışmıştık. Ama nedense Bakanlık uygun görmedi. Seçmeli ders olarak koydu. Ancak bu da amacına ulaşmadı. Bu dersin zorunlu olmasını ve sadece Felsefe Öğretmenlerince verilmesini istiyoruz. Çünkü düşünme eğitimi dersi öğrencileri düşünme üzerine düşünmeye hazırlar. Okullarda öğretmenler edebiyat türündeki çalışmaların, felsefe, sosyoloji ve psikoloji ile olan ilgisini yeterince kuramadıkları için zihinler karışık. Oysa toplum bir bütün, hayat bir bütün. Bütün bunların arasında sıkı bağlantı var. Mesela Descartes‘ın yaşadığı dönemde, Descartes ‘ın görüşleriyle Fransız edebiyatı arasında bir ilişki var ya da Türkiye’de 1940’lı yıllarda kaleme alınmış bir eserle, o dönemin toplumsal, tarihsel, kültürel görünümleri arasında bir ilişki var. Burada yine öğretmenin ustalığına iş düşüyor. Öğretmenin aradaki bağlantıyı iyi kurması, kolaylaştırıcı olması gerekiyor. Kavramları yalınlaştırarak anlatması gerekiyor. Siz gençlere de iş düşüyor. Bol bol okumalısınız. Üst düzeyde sohbetler yapmalısınız. Kelime dağarcığınızı sürekli olarak zenginleştirmelisiniz.

Pelin ERYİĞİT : Mevcut eğitim sisteminin felsefe eğitimine uygun olduğunu düşünüyor musunuz ?

Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN: Mevcut sistemin hiçbir dersi öğrenciye sevdirdiğini ve iyi öğrettiğini düşünmüyorum. Sürekli tekrara dayalı değil de eleştirel ve sorgulayıcı bir anlayış benimsenebilir. İyi yetişmiş öğretmenler ve iyi kitapların birlikteliği ile çok güzel sonuçlar alınabilir. Örneğin matematik ile mantık arasında çok sıkı bir bağlantı kurulabilir. Öğretmenler kendi aralarında bağlantı kurup ortak temaları işleyebilirler.

Pelin ERYİĞİT: Üniversitelerdeki felsefe bölümleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN: Şu an 51 üniversitede felsefe bölümü var. Bunların 37’si öğrenci almakta. Bu yıl belki öğrenci alan bölümlerin sayısı artacak. İkinci öğretim şeklinde bazı üniversitelerde felsefe eğitimi yapıldığını görüyoruz. Acaba gerçekten iyi bir eğitim verilebiliyor mu? Kalabalık sınıflarda iyi bir felsefe eğitimi yapılamaz. Ne kadar az öğrenci varsa öğrenciye ayrılan zaman o kadar artar. Vakıf üniversiteleri bu konuda çok bilinçli. Az öğrenci alıyorlar. Felsefe derslerinin karşılıklı diyalog şeklinde yürütülmesi gerekir. Bu da ancak az sayıda öğrenci ile olur. Bir başka konu daha var. Açıköğretim Fakültesi Felsefe Bölümü açtı. Ben bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Açıköğretimin ancak ikinci bir üniversite okumak isteyenler için ve 40 yaşından sonra okumak isteyenler için “yaşam boyu eğitim” kavramı altında uygun olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında 18-22 yaş arasındaki üniversite çağındaki gençlerin yüz yüze eğitimden faydalanması gerekir.

Pelin ERYİĞİT : Cumhuriyetimizin gelişiminde felsefenin rolü nedir ?

Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN: Ne kadar aydınlanmış, olgunlaşmış yurttaşımız yetişirse, Cumhuriyet o kadar laik çizgisini kaybetmeden varlığını sürdürmüş olacaktır. Zihinlerin olgunlaşmasında, rasyonel birtakım bilgilerle donatılmasında felsefenin çok büyük payı vardır. Sizler, Güzel Sanatlar Lisesi öğrencileri olarak, felsefe, bilim ve sanatı harmanlayarak daha iyi bir sanatçı olmanın yollarını açabilirsiniz. Ben bir felsefeci olarak sanatçılardan beslenirim. sanatçıları da beslerim aynı zamanda. Karşılıklı bir ilişki söz konusu. Aynı ilişki bilim adamları ve filozoflar arasında da vardır. Bir bütün çünkü hayat. Biri daha iyi, diğeri daha olumsuz durumda değil. Biz hepsinde orta karar bir yerdeyiz. Daha iyi olmayı ummamız, öncelikli olarak da amaçlamamız lazım. Eğitim, insan haklarını ölçü alarak planlanırsa Türkiye çok daha iyi noktalara gelecek demektir.

Pelin ERYİĞİT: Felsefenin sizin hayatınızdaki olumlu ve olumsuz etkilerinden bahseder misiniz ?

Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN: Güzel ve değişik bir soru bu. Olumlu etkileri var. Kendimle, yakın çevremle, çalıştığım kurumlarla olan ilişkilerimde olumlu etkileri oluyor. Somut örnekler vermem gerekirse, zamanı iyi kullanma, okuduğunu anlama, bağlantıları düzgün kurabilme açısından ve etik olabilme açısından bana kazandırdığı artılar var. Bir yandan çok ayrıntıcı olduğunuz için, işe kabasından bakanların canını sıkıyorsunuz. Felsefe eğitimi titizlik veriyor. İnsanlarımız eleştirel düşünceyi sevmedikleri için felsefecilere karşı tepki duyabiliyorlar. Oysa işin felsefesini ele almak, o işe ciddi baktığınız anlamına geliyor. Felsefede edindiğim bilgileri hayatımda kullanmaya çalışıyorum. En başta felsefeci dürüst olmak durumundadır. Çünkü felsefe hem olan, hem olması gereken, hem yapılan hem de yapılması gerekenler üzerinde düşünmektir. Aynı zamanda İnsan Hakları konusuyla ilgileniyorum. Bu doğrultuda da çalışmalarım var. Ayrıca, özel, toplumsal ve kurumsal tüm ilişkilerimi bu kavramlar altında yürütmeye çalışıyorum. Kısacası, bilgiler iş önlüğü değildir. Takıp çıkaramazsınız. Onlar deriniz kadar size yapışmıştır, yapışması gerekir.

Pelin ERYİĞİT : Felsefe okumak isteyen gençlere önerileriniz nelerdir ?

Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN: Bu da güzel bir soru gerçekten. Felsefe okumak isteyenlerin, her şeyden önce okumayı çok sevmesi gerekir. Aslında biz hayatta hep “okuruz”, “nesneleri okuruz”, “insanları okuruz”, ilişkileri, eylemleri okuruz”. Okumak bizim temel bir faaliyetimizdir. Siz notaları okuyorsunuz mesela; kısacası, “doğayı da okuyoruz”, “insanı da okuyoruz”. Okumanın yanı sıra felsefe okumak isteyen insanın tartışma yapmayı seviyor olması gerekir. Diyalog kurmayı seviyor olması gerekir. Sabırlı ve dirençli olması gerekir. Tüm bunları göze aldıktan sonra felsefe okumak, sizin diğer alanlardaki başarınızı arttıracaktır. Bu alanı sevmek gerekiyor. Felsefi düşünceyi sevmek gerekiyor. Sevdikçe daha iyi kavrıyor, kavradıkça daha çok seviyorsunuz. Sevmek ve anlamak arasında sıkı bir ilişki var bildiğiniz gibi. Bunun tadına vardığınız zaman yaptığınız etkinlik olmazsa olmazınız oluyor.

Pelin ERYİĞİT : Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN: Ben teşekkür ederim.

 

 

Haber
:
Esra TİRYAKİ ÇELEBİ
Editör
:
Esra TİRYAKİ ÇELEBİ
Tarih
:
18 Nisan 2011, Pazartesi 12:19
Okunma
:
3.721 defa okunmuş

  • Paylaş
Yorum Yazın :
Yorumlar :

Henüz yorum yok, ilk yorumu yapmak ister misiniz?

FORMU DOLDURUN
KAYIT VE ÜCRET İÇİN
SİZE HEMEN DÖNELİM

Arama

Kişisel Verilerin Korunması Politikası - Çerez Politikası - Çerez Ayarları